Aynı konuya 15 eylül 2008 tarihli Sabah’ta Hasan Bülent Kahraman dostum da değinmiş; “Bu savaş bekleniyordu, kaçınılmazdı. Sonunda patladı. Savaşın tarafları tekrar edeyim Doğan-Erdoğan değildir. İstanbul burjuvazisiyle Anadolu burjuvazisidir,” diyor. Ne var ki ‘çatışmanın tarafları’na ilişkin saptamamız birbiriyle örtüşüyor olsa da vardığımız sonuçlar/öngörüler farklı. Kahraman’a göre, “Anadolu'ya dayanan, farklı bir sermayeden yana olan, yeni bir sosyopolitik dinamik yaratmaya çalışan AKP nihayet burjuvaziyle büyük savaşına” girmiştir; “Erdoğan rant ekonomilerini yerleşik İstanbul burjuvazisinin tasallutundan kurtarmak ve dağıtım ekonomileri aracılığıyla Anadolu'ya aktarmak” istemektedir, dedikten sonra, “Sonucu ne olur, kim haklıdır, doğru mu yapılıyor, bunlar ayrı sorular ama bu bence bir ‘devrim’ hamlesidir,” diye ekliyor.
Hasan Bülent Kahraman’ın sözünü ettiği ‘sosyopolitik dinamik’ kavramı üzerinde düşünmek gerekiyor. Anadolu’da, özellikle de sanayileşmenin son yıllarda ivme kazandığı, kapitalizmin hızlı bir gelişme gösterdiği kentlerde ‘sosyopolitik dinamik’ hayata muhafazakârlaşma/dincileşme olarak yansıyor.
Bu kentlerde AKP’nin 2002 ve 2007 genel seçimlerindeki oy oranlarına bir bakalım: Aksaray (48.1/63.3), Gaziantep (40.0/59.7), Kahramanmaraş (53.9/67.9), Konya (54.9/64.8), Kayseri (54.3/65.6). Sanayileşmekte/kapitalistleşmekte olan Batı Anadolu illerinde de durum pek farklı değildir: Bursa (41.3/51.1), Denizli (24.2/42.9).
Bu sayılara Saadet Partisi’nin aldığı oyları da ekleyelim: Aksaray (50.1/64.9), Gaziantep (42.2/61.0), Kahramanmaraş (55.6/69.4), Konya (59.7/69.4), Kayseri (57.3/67.7), Bursa (44.23/55.01) ve Denizli (24.2/42.9), durum budur.
Sanayileşen/kapitalistleşen bu kentlerin ortak özelliği, kapitalist üretim ilişkilerinin yoğunlaşması/yaygınlaşması ölçüsünde üstyapı kurumlarının bu gelişmeye koşut olarak liberalleşme/demokratikleşme yerine feodalleşmesi/dincileşmesidir. Anadolu kapitalizmi kendi üstyapısını oluşturacağı yerde mevcut, fakat 1980’lere kadar çözülmekte olan feodal yapıyı sağlamlaştırarak ve dincileştirerek yeniden üretmektedir. Bu kentlerdeki yerel yönetimlerin de, ‘sivil toplum’ kuruluşlarının da sosyopolitik, siyasal/ideolojik zemini dinciliktir.
Dincilik nedir? Sanırım bu sorunun yanıtını, “Türkiye’de dincilik, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal kurumların, kuruluşların, örgütlerin, derneklerin, medyanın İslami esaslara göre oluşturulması, biçimlendirilmesi, bireylerden de tutum ve davranışlarını bu esaslara göre düzenlemesini beklemek/istemektir” diye verebiliriz.
Anadolu’da bugün karşımıza çıkan görüntü budur. Kapitalizmin gelişmesine koşut olarak ortaya çıkan ve AKP tarafından yönlendirilen ‘sosyopolitik dinamik’, Anadolu’da bireylerin özgürlüklerini kısıtlayan, toplumu ‘sermaye-yerel yönetim-devlet’ üçlüsünün egemenliği altına sokan toplumsal-siyasal-kültürel bir zeminin oluşup güçlenmesine gerekli ortamı/koşulları hazırlamıştır/hazırlamaktadır. Kavga özünde bu gelişmeden yana olanlarla karşı olanlar arasındadır, ‘gerisi teferruattır’.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder