14 Eylül 2008 Pazar

BAŞBAKAN VE MODA İSKELESİ - 14.09.2008

Başbakan esip gürlüyor. Şimdi dilinde Moda var, Moda’nın iskelesi var, kulaktan dolma bilgilerle ileri geri konuşuyor. Hafta içinde AKP Kadıköy
İlçe Örgütünün düzenlediği iftar yemeğinde oruçlu cemaate Modalılara ilişkin söyledikleri yenir yutulur şeyler değil.

Biliyorsunuz bir süredir Modalılar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin giriştiği ‘Moda İskelesini alkolden arındırma harekâtına’ ve bu harekâtın bir parçası olan, iskeleye uzanan rıhtımın başını demir parmaklı yüksek bir kapıyla kapatıp, gelen geçeni özel zaptiyeye aratma uygulamasını dehşetle izliyorlar. Bir kesim Modalı ise yalnızca izlemekle yetinmiyor, sekiz haftadır her cuma akşamı bu dönüştürümü/uygulamayı demir parmaklıkların önünde protesto ediyor.

Yedi haftadır “Moda İskelesini Yobazlara Bırakmayacağız. İçkini Kap da Gel!” başlığı altında sürdürülen protesto eylemi son haftadan itibaren “Moda İskelesini Yobazlara Bırakmayacağız. Işığını Al da Gel!” başlığıyla sürdürülüyor.

Protesto eylemi yalnızca Modalılarla sınırlı değil, her hafta Avrupa yakasının ve Kadıköy’ün çeşitli semtlerinden insanlar Moda’ya gelerek ‘dinci dönüştürüme’ karşı direnenlerle örnek bir dayanışma sergiliyorlar.

İskele eyleminin kendine özgü bir yanı var; gençler müzik yapıyorlar, şarkılar söylüyorlar, nostaljik esintilerde orta yaşlı ve yaşlı, -ama ruhları hep genç kalmış-, Modalılar da şarkılara katılıyorlar. İskelenin özellikle eski zamanların gençleri ve genç âşıkları için üç yanı maviyle kuşatılmış bir özgürlük köşesi olduğunu bilenlerin, o güzel zamanları yaşayanların bellekleri canlanıyor. Yandaki kayıkhanenin sahibi Salih Reis için, Moda Aile Lokantası’nın ilk sahibi Koço Korontos için, pos bıyıklı iskele memuru Kenan Kaptan için, şimdi metruk halde bulunan Moda Deniz Kulübü’nün unutulmaz Başkanı Zeki Rıza Sporel için, kulübün yazlık işletmecisi Süreyya Bey için şişeler kalkıyor ve artık hayatta olmayan Modalılar anımsanıyor.

İskeleye yığılan/yığdırılan polisler, çevik güç görevlileri, sivil memurlar başka eylemlerde rastlamadıkları bu şenlik görüntülerini, bu törensellikleri hayretle izliyorlar.

Fakat tüm şenlikli görünüşüne karşın eylem ‘siyasi’ özünden hiçbir şey yitirmiyor.

Başbakan ise eylemi düzenleyen Modalıları, Modalıları destekleyen İstanbulluları, “Moda'da bir yerlerden sipariş olan kişiler gelebilir” diye suçluyor, “Bunlar hayatı o şişenin içerisinde görenlerdir,” diyor. Suçlaması da, saptaması da yanlış Başbakan’ın. Sonra tutup, “Bu ülkede hizmeti verirken hedef saptırmayı yapanlara diyoruz ki, hedefi doğru tayin edin,” diye sesleniyor. Oysa hedefi saptıran da, sözü çarpıtan da kendisi.

Sözlerini sürdürüyor: "Kardeşim vatandaşın bir kısmı içiyor mu? Buyursun içsin. Ama bir kısmı da içmiyorsa bırak o da içmesin. O seni niye rahatsız ediyor? Mahalle baskısı deniliyor ya, asıl mahalle baskısı bu ülkede ben içmiyorum kardeşim sen buyur iç bu anlayışı sürdürenlere. Bunlara yapılıyor asıl mahalle baskısı. Sıkıntı burada. Ben beyefendiye diyorum ki, ‘Ya kardeşim sen iç bırak ta ben içmeyeyim. Aynı masada oturalım. Sen iç, bırak ben içmeyeyim’.”

Eylemciler de başka bir şey istemiyorlar ki… Moda İskele Lokantası içene de, içmeyene de hizmet versin, kimse içtiği ya da içmediği için dışlanmasın, diyorlar.

Başbakan bunu bilmiyor mu? Mutlaka biliyor, ama işine öyle geldiği için gerçeğin dışına çıkarak konuşuyor. Gerçeğin dışına çıkıp konuştuğunda iftar sofrasında kendisini dinleyen müminlerin bundan çok hoşnut olacaklarını düşünüyor/biliyor, nabza göre şerbet veriyor. Ama söylediği/anlattığı şeylerle hiç ilintisi olmayan insanları, “Hayatı o şişeden görenler” diyerek ‘zındık’ durumuna düşürürken birtakım çevrelere ‘hedef’ gösterdiğini aklına getirmiyor. Yoksa getiriyor mu?

Modalılar, Kadıköylüler, İstanbullular Başbakan ‘öyle söylüyor’ diye eylemlerinden kuşkusuz ki vazgeçmeyecekler, tam tersine güçlenecekler ve bu örnek eylem kentin başka bölgelerine de yayılacaktır. Başbakan unutmasın, sonunda hep gerçekler, doğrular kazanır.

Ve Türkiye’de güneş daha batmamıştır!

Yukarıda ilk fotoğraf: 1960'ların ortalarına kadar Koço'dan bakıldığında Moda İskelesi ve rıhtımı böyle görünürdü. Ne demişler: Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer...

Hiç yorum yok: