31 Ağustos 2008 Pazar

BUGÜNLERE NASIL GELDİK? - 31.08.2008

4 şubat 1949 günü bir ‘meczup’ Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ezan okumaya kalkıştığında ben henüz 6 yaşımı doldurmamıştım. Biliyorsunuz, TBMM ya da Anıtkabir’de ezan okuyan, Kuran gösterenlere ya da Atatürk anıtlarına çekiç, balyoz, kazma gibi aletlerle saldıranlara ‘resmi dil’de ‘meczup’ deniyor. İşte çok partili dönem tarihimize geçen bu ilk ‘meczup’ olayından 11 gün sonra muhalefetteki Demokrat Parti’den bir grup milletvekili tarafından ‘isteğe bağlı olarak ilkokullarda din dersi okutulması’ önerildi. Toplum bu öneriyi masum bir istek olarak algıladı; öyle ya sonuçta ‘Müslüman bir ülkede’ yaşıyorduk.
Oysa Demokrat Parti kurulduğu 7 ocak 1946 tarihinden itibaren izlediği din üzerinden siyaset yapmak üzerine kurulmuş stratejisinin olumlu sonuçlarını, dolayısıyla da tadını almaya başlamıştı. Bu arada Cumhuriyet Halk Partisi de boş durmuyordu. O da DP’nin toplumun dinsel duygularını kaşıyarak, özellikle kırsal kesimden yandaş kazandığını görmüş, atını aynı kulvarda koşturmaya başlamıştı. 1 mart 1950 günü, Tekke ve Türbelerin Kapatılmasına Dair 677 sayılı yasayı yürürlükten kaldırdı. ‘Türk büyüklerine ait olanlar ve sanatsal değer taşıyanlar’ Milli Eğitim Bakanlığı’nca halka açıldı. Açılan türbe sayısı ilk aşamada 19’du.
Ne var ki CHP yarışa geç katılmıştı, 14 mayıs 1950 günü DP iktidara geldi ve 15 gün sonra (29 mayıs) Başbakan Adnan Menderes’in ağzından, yalnızca "Millete mal olmuş inkılaplarımızı saklı tutacağız," diyerek ‘laiklik karşıtı eylemlere’ ilk yeşil ışığı yaktı. 16 haziranda ‘ezanın Arapça okunması’, 5 temmuz günü de ‘radyoda dini program yayınlanması’ yasağı kaldırıldı. 21 ekim 1950 günü Milli Eğitim Bakanlığı ilkokullarda din dersinin zorunlu olduğunu duyurdu; çok geçmeden, 1 aralık 1950’de ‘Arap harfleriyle tedrisat yapmak için gizli ya da aleni dershane açanlar’ hakkında 23 Eylül 1931 tarihli ve 12073 sayılı kararnamedeki yasaklama kaldırılarak Kuran kurslarının ve İmam Hatip Okullarının önü açıldı.
Türkiye’de ekonomik, sosyal, siyasal hiçbir olay, hiçbir gelişme sürpriz değildir; ne yaşamışsak, ne yaşıyorsak tümü de egemen sınıfların iktidarları tarafından inceden inceye hesaplanarak dayatılmıştır. Kökleri Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına kadar uzanan ve 1925 Takriri Sükun Kanunu ile önünün kesilmesine çalışılmış olan dincilik de yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi kendini saklamaya gerek duymaksızın gelişip güçlenerek günümüze kadar gelmiştir. Öyle ki bugün Türkiye’yi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarını, ‘laikliğe karşı eylemlerin odağı’ olarak sürdürmektedir.


Günümüzün soldan dönme liberallerinin ‘demokratlığını’ yere göğe sığdıramadıkları DP’nin ‘icraatı’na bir kez daha dönelim.

Başbakan Adnan Menderes 1956 yılında Konya’da halka yaptığı bir konuşmada ‘ortaokullara seçmeli olarak din dersi konacağını’ açıkladığında büyük alkış almıştı. Aynı yılın 13 eylülünde bunu gerçekleştirdi. Bir yıl sonra Ödemiş’te yaptığı bir meydan konuşmasını şu sözlerle bitirecekti: “Allah, münafıkların şerrinden hepimizi korusun!” 19 mayıs 1957 günü Kayseri’de halka, "DP'nin iktidarda olduğu yedi yıl içinde yeni 15.000 cami inşa edildiği ve başta Süleymaniye olmak üzere 86 caminin onarıldığı, Süleymaniye'nin 500'üncü yıl dönümünü kutlamak için Müslümanların İstanbul'a davet edileceği" müjdesini verdi. 1957-1958 ders yılında bu kez de liselere seçmeli din dersi kondu ve bir yıl sonra din dersi öğretmeni yetiştirmek üzere ilk Yüksek İslam Enstitüsü açıldı.
Aydınlı bir toprak ağası olan Adnan Menderes’in ilginç bir demokrasi anlayışı vardı; DP Meclis Grubu’nda yaptığı bir konuşmada, “Eğer siz isterseniz Hilafeti bile geri getirirsiniz!” diye haykırarak kendisini hayranlıkla dinleyen DP milletvekillerini coşturmuş, grup salonunun duvarları alkışlarla sarsılmıştı. Bir keresinde yine heyecanı kabarmış, “Odunu aday göstersem milletvekili seçilir!” deyince bunun ne anlama geldiği anlayanlar gibi anlamayanlar da kendisini avuçları patlayana kadar alkışlamışlardı.
Bu yazıyı Ankara, Keçiören’de dükkânında içki sattığı için ‘alkol zaptiyesi’ tarafından dövülüp hastanelik edilen tekel bayii yurttaşımızla Moda’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü ‘iskeleyi alkolden arındırma harekâtı’na bağlayacaktım. Fakat malzeme yığılınca altında kaldım, başaramadım. Affınıza sığınıyorum.
(Fotoğraflar -Yukarıdan aşağıya -: Anıtkabir'de soyunan bir meczup güvenlik güçleri tarafından götürülüyor; yine Anıtkabir'de yakalanan bir meczup; Başbakan Adnan Menderes sürgünden dönen Saidi Nursi'yi İsparta'da karşılarken; 21.yüzyıl Türkiye'sinden kadın manzaraları 1; 21. yüzyıl Türkiye'sinden erkek manzaraları 2; Keçiören'de Belediye ekipleri tarafından kaşı-gözü patlatılan tekel bayii doktor muayenesinde; İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından alkolden arındırılan Moda iskelesi)

Hiç yorum yok: