26 Ağustos 2008 Salı

MODA İSKELESİNİ KURTARMAK - 27.08.2008


İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait bir kuruluş olan Beltur, Hidiv Kasrı, Malta Köşkü, Sarı Köşk, Beyaz Köşk, Pembe Köşk, Çadır Köşkü, Küçük Çamlıca Köşkü gibi tarihi mekânlardan oluşan ve rakı, şarap, bira türünden ‘murdarlıklardan’ arındırılarak Müslümanlaştırılmış tarihsel ‘aş-şerbet’ evleri zincirine Moda İskelesi’ni de kattı. Bundan böyle Modalılar ve Moda’yı sevenler, 1916-1917 yıllarında Mimar Vedat Tek tarafından yapılmış, semtin simgelerinden biri olan ve bir süre öncesine kadar içkili cafe/lokanta olarak işletilen bu yapıda Kalamış Koyu’na, Fenerbahçe Burnu’na, Prens Adaları’na bakarak demlenemeyecekler.

Şimdi bana, “İlle de içki mi olmalı?” diye soracak olursanız, yanıtım, “İçinde bulunduğumuz koşullarda kesinlikle evet!” olacaktır. Çünkü içki içip içmemek bireyin kendi özgür istencine bağlı bir karardır, kişiseldir. Ve hiçbir demokratik ülkede bireylerin bu türden seçimleri kamu tarafından dayatılmaz, dayatılamaz.
Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanmış AKP iktidarı ise denetimindeki yerel yönetimler aracılığıyla toplumu biçimlendirmekte, bireylerin özgürlüklerini kendi dünya görüşü doğrultusunda kısıtlamakta, yurttaşların istençlerine müdahale etmekte, toplumdaki alışılageldik davranışları ‘İslâmi denetim’ altına almaktadır.

İçen gibi içmeyene de, örtünen gibi örtünmeyene de aynı saygıyı gösteren laik-demokratik kesim ise tüm bu gelişmeleri derin bir sessizlik içinde izliyor. Bu kesim sessiz kaldıkça dinciler, her geçen gün biraz daha elverişli duruma gelen dikensiz gül bahçesi ortamında diledikleri gibi at koşturuyorlar.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Moda İskelesi’ni ele geçirmesiyle birlikte ‘aş-meşrubat’ mekânını kâfirlerden temizlemenin yanı sıra benzerine pek rastlanmayan bir uygulamayla denize uzanan rıhtım üzerinde ‘serbest dolaşımı’ da yasakladı, iskeleyi mızraklı demir parmaklıklarla kapattı. Modalılar ve Moda’yı sevenler rıhtım üzerinde artık ‘ahlak zaptiyesi’nin üzerlerini aramasına, çantalarını karıştırmasına razı olduklarında dolaşabiliyorlar. Eskaza ‘ahlak zaptiyesi’ üzerinizde ya da çantanızda ‘alkol’ bulacak olursa, “Geçmek yasak!” diyor.

Dinciler, ‘mağdur’u oynamayı iyi beceriyorlar. Rollerini başarıyla oynadıkça laik-demokratik kesim de giderek ‘hoşgörü şapşalı’ durumuna düşüyor. Bir insanın, özgürlüklerini kısıtlayanlara, yaşam alanlarını daraltanlara, ayaklarını bastığı zemini oyanlara hoşgörü adına durmaksızın ödün vermesine ‘şapşallık’tan başka bir sıfat bulamıyorum.

Moda İskelesi’ne karşı girişilen bu ‘İslâmi fetih harekâtı’na sessiz kalınmamalıdır. On yıllarca nice sevgilere, aşklara, coşkulara tanıklık etmiş bu şirin iskele İBB Başkanı Sayın Kadir Topbaş’ın muhallebi dükkânı değildir. Alkol yasağının, ‘ahlak zaptiyesi’nin bu iskelede yeri olmamalıdır. Modalılara ve Moda’yı sevenlere yönelik bu aşağılamaya derhal son verilmelidir.

Birkaç haftadır, dinci dayatmaları içine sindiremeyen bir grup duyarlı Modalı her Cuma akşamı saat 21.00’de ayak basmalarına ‘ahlak zaptiyesince’ izin verilmeyen rıhtımın başında toplanıp müzikli, şenlikli protestoda bulunuyor. Çoğunluğu gençlerden oluşan bu grubun girişimini desteklemek Moda’nın karartılmasına gönlü razı olmayan her İstanbullunun boynunun borcudur. Özellikle Buket Uzuner, Tarık Günersel, Ahmet Cemal, İbrahim Çiftçioğlu, Cüneyt Akalın, Enis Fosforoğlu gibi Moda’da oturan edebiyatçılarımızın, sanatçılarımızın, bilim insanlarımızın destekleri bu direnişe güç katacaktır.

Eğer siz de “Artık yeter!” demenin zamanının geldiğine inananlardansanız, 29 ağustos Cuma günü saat 21.00’de Moda İskelesi’nde buluşalım. Dilerseniz yanınıza içkinizi de alabilirsiniz. Velev ki simge olsun…

Hiç yorum yok: