17 Ağustos 2008 Pazar

27 MAYIS 1960: DARBE Mİ, DEVRİM Mİ?

18 nisan 1960 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde iktidar partisi milletvekillerince oluşturulan ‘Tahkikat Encümeni’, Demokrat Parti’nin 1957 seçimleri sonrasında girdiği diktatörleşme sürecinde belirleyici bir kilometre taşıydı. Bir bölümünü geçen pazar yayımladığımız önerge metninde de görüleceği gibi Tahkikat Encümeni’nin kuruluş amacı güçlenmekte olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapatılmasını ve muhalif basının susturulmasını sağlamaktı. Bu amaç doğrultusunda CHP’ye ve muhalif çevrelere akılla, mantıkla bağdaşmayan, asılsız suçlamalarla saldırılıyordu.
Bkz. ‘Yakın Tarihten Notlar – Tahkikat Encümeni’:
www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com

15 kişilik Tahkikat Encümeni’nin kurulmasına ilişkin verilen önergede CHP’nin, iktidarın yanı sıra, “Türk kadınlarını, dost ve müttefiklerimizi (burada ABD kastediliyor – DK) kötülediği, halkı, “kanunları ihlâle”, “kanuni tedbirlere karşı mukavemete, hükümete, idari ve adli mercilere karşı galeyana ve fiili tecavüzlere teşvik ve tahrik ettiği” ileri sürülüyordu. CHP, uygun gördüğü yerlerde partilileri “silahlandırmak, iktidar partisinin mensup ve taraftarları aleyhine münferit veya toplu şekilde baskı yapmaya ve suç işlemeye teşvik suretiyle, memlekette kanlı kardeş kavgalarına müncer olan tertiplere başvuruyordu”.

DP’ye göre CHP gizliden gizliye komünist faaliyetlerde bulunuyordu. Örneğin, “ ‘Bizim Radyo’ namındaki komünist radyosunu Halk Partisine ait bir radyo olarak göstermek suretiyle, halkı bu yayınları dinlemeye sevk ediyor ve umumi efkârı bu vahim neşriyatın zararlı tesirlerine maruz bırakıyordu.” Aynı zamanda, “hücre teşkilatı ile işleyen gizli kollar kurmaya çalışarak, yukarıda maruz faaliyetleri daha müessir bir hale getirmek suretleriyle giriştiği yıkıcı kanun dışı” faaliyetlerini güçlendiriyordu.

CHP’nin yukarıda açıklanan ‘haince’ amaçlarının yanı sıra, basın da ‘vatan hainliği’ne soyunmuştu. O da “aynı gayelerle ve neşir yolu ile faaliyette bulunarak, Cumhuriyetimizin ve genç demokrasimizin fikri ve manevi temellerini tahrip eden, devletin ve cemiyetin ana müesseselerini şantaj, baskı ve tehdit suretiyle işlemez bir hale getirmek, hakikatleri tahrif etmek, yalan neşriyatta bulunmak suretiyle memleketin siyasi, iktisadi, mali, içtimai hayatını tehlikeye maruz bırakıyordu.”

Önerge görüşülürken, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün TBMM’de yaptığı, aşağıya bir bölümünü aldığımız uyarıları da bir işe yaramadı.

“Bu önerge kabul edildiği andan itibaren siyasi hayatımız tamir ve deva kabul etmez bir uçuruma atılacaktır.(…) Tahkikat önergesi sahipleri bahsettikleri hadiselerde geniş bilgi sahibi olduklarını ve senelerden beri bu bilgiye sahip bulunduklarını iddia ediyorlar ve söylüyorlar. Ondan sonra 177’inci maddeye göre bilgi edinmek üzere kurulan bir tahkikat önergesi veriyorlar. Ve bilgi edinmek üzere kurulacak bu tahkikat encümenine fevkâlâde salâhiyetler istemeye kalkışıyorlar. Öyle ki bu, bir tahkikat encümeni halinden çıkarılıyor, memleketi idare eden başlı başına bir otorite haline getiriliyor.

Böyle bir salahiyet istemek, insanların dün, bugün değil, yüz bin sene evvelden beri reddettikleri, bir anlayıştır. Bir insan hem davacı, aynı zamanda hükümcü ve aynı zamanda tatbikatçı olmaz. Davacı olan bu encümen, hükmünü vermiş olduğu halde bu hükmü tatbik etmek için de salahiyet istiyor. Bu salahiyet bütün hukuk telakkilerinin dışındadır. Anayasa’nın üstünde ve kanun dışındadır, düpedüz gayrimeşru bir taleptir.”

Tahkikat Encümeni bu asılsız gerekçelerle kurularak ve istediği salahiyeti alarak çalışmalarına başladı. Ne var ki DP iktidarına bu da yetmedi, ardından bir de 1934 Nazi Almanya’sını anımsatan bir ‘Yetki Yasası’ çıkartıldı. Çok geçmeden muhalif basın susturuldu, kapatılma tehdidi, CHP’niin tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanmaya başladı. Türkiye’de demokrasinin ‘d’si bile kalmamıştı.

O koşullarda ne yapılabilirdi?

Sorum, -sonrasındaki idamlara yönelik eleştirilerimi saklı tutarak- 27 Mayıs 1960 bir ‘devrim’ midir, yoksa ‘darbe’ midir diye soranlaradır.

Türkiye’de demokrasinin sağlıklı doğduğunu söylemesi için insanın ülke gerçeklerinden tümden habersiz olmaları gerekir.

Türkiye’de parlamenter demokrasi, insanların ortak istemleri, dolayısıyla bu istemlerden kaynaklanan toplumsal mücadeleler sonucu değil, II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan ‘Soğuk Savaş’ koşullarında ABD’nin de dayatmasıyla tek parti rejiminin merkez gücü olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin ‘icazeti’ ile parti örgütünde ve devlet katında önemli görevlerde bulunmuş CHP milletvekilleri Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın girişimleriyle kurulan Demokrat Parti ile 1946 yılında hayata geçmiştir.

Liderlerinin, partinin kuruluş döneminde ve iktidarının ilk aylarındaki söylemlerinin, CHP’nin tek parti rejiminin baskıcı yöntem ve uygulamalarından bunalan ve demokratik bir çıkış yolu arayan sol çevrelere de çekici geldiği bir gerçektir. Bu dönemde, örneğin, sosyalist Zekeriya ve Sabiha Sertel’ler DP’yi desteklemişler, 1946 seçimlerinde sosyalist Mehmet Ali Aybar Bursa’da DP listesinin üçüncü sırasında bağımsız milletvekili adayı olmuş, Türkiye Sosyalist Partisi kurucusu Esat Adil Müstecaplıoğlu’ya da milletvekili adaylığı önerilmişti.

Fakat aradan çok geçmeyecek, TBMM’de Başbakan Adnan Menderes, kendisine bir soru yönelten CHP milletvekili Sadri Maksudi Arsel’e şu yanıtı verecektir: “Sayın hocam, müsterih olmanızı rica ederim. Irkçılığı biz solculuk gibi mutlaka mücadele edilip sökünden sökülüp atılması lazım gelen bir mesele, bir cereyan olarak kabul ediyor değiliz. Nihayet ırkçılık, bir fikrin, hissin dalaleti olabilir. Fakat solculuk böyle değildir. Biz solculuğu bugün memleketin aleyhine ve zararına çalışan kuvvetlerin ajanı olma manasına alıyoruz. Bunu bir fikir ve his kabul etmekten uzağız.”

Türkiye’de, “Demokrasiyi kuracağız,” diye yola çıkanların kafa yapısı budur. Bu kafada, ‘1952 Komünist Tevkifatı’na da, devlet eliyle düzenlenen ‘6-7 Eylül 1955 ırkçı yağma harekâtı’na da yer varken, demokratikleşme açılımlarına zerre kadar yer yoktur. 1940’ların, 1950’lerin ‘marazi faşistoizm’i açısından Cumhuriyet Halk Partisi ne ise Demokrat Parti de odur.

Demokrat Parti 1950 ve 1954 genel seçimlerini büyük çoğunlukla kazanmış, fakat kazandığı 1957 seçimleriyle birlikte düşüşe geçmiştir. Düşüşünün başlıca nedeni ilk iktidara geçtiği 1950 yılından itibaren topluma verdiği hiçbir sözü yerine getirmemiş olmasıdır. TBMM’deki ilk icraatı Çiftçiyi Topraklandırma Yasası’nı kaldırmak olmuştur. Buna rağmen kırsal kesim, siyasal hayattan silinene kadar DP’nin oy deposu olarak kalmıştır. Bunda, bu kesimin CHP’nin tek parti döneminde köylüye uyguladığı dayanılmaz baskılar kadar, -ezanı yeniden Arapçalaştırmak, yasaklanan tarikatlara yol açmak gibi- din’i bir araç olarak kullanmasının önemli payı vardır.

Uzatmamak için, 27 ekim 1957 günü yapılan genel seçimlerde Gaziantep’te oy sandıklarının DP’liler tarafından yakılmasını, 1959 mayısında CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün Uşak’ta başının bir DP’li tarafından atılan taşla yaralanmasını, aynı yılın 5 mayısında Yeşilköy Havaalanı’ndan İstanbul’a gitmekte olan İsmet İnönü’nün DP’li kalabalıklar tarafından yolunun kesilerek ölüm tehlikesi geçirmesini, 5 nisan 1960 günü Kayseri’ye gitmekte olan İsmet İnönü’nün treninin durdurulmasını ve benzer birçok olayı es geçiyorum. DP'nin baş-gazetecisi Burgan Belge'nin sözcülüğünü yaptığı Vatan Cephesi komedyasını da…

Fakat açık bir diktatörlük kurumu olan Tahkikat Encümeni’nin kurulmasıyla birlikte İsmet İnönü’ye verilen ’TBMM’nin 12 oturumuna katılmama cezası’, Ankara’da Ulus Gazetesi ve Akis Dergisi’nin, İstanbul’da Vatan, Akşam, Yeni Sabah ve Dünya gazeteleriyle Kim Dergisi’nin, İzmir’de Demokrat İzmir ve Sabah Postası gazetelerinin kapatılarak sorumlu yazı işleri müdürleriyle gazetecilerin tutuklanmaları bardağı taşıran son damlalar olmuştu. Artık ne parlamenter demokrasiden ne de basın özgürlüğünden söz etmek olasıydı.

Toplumun sabrı sonunda taşmış 28/29 nisan 1960 günlerinde Ankara ve İstanbul’da sokağa çıkan on binlerce öğrenciye geniş halk yığınları da katılmış, Türkiye kanlı bir çatışmasının eşiğine getirilmişti.

27 Mayıs 1960 müdahalesi kâğıt üzerinde de olsa parlamenter demokrasinin ortadan kalktığı/kaldırıldığı koşullarda gerçekleşmiştir ve 12 Mart Darbesi ile de, 12 Eylül Darbesi ile de bir benzerliği yoktur. Ama ille de bir benzerlik aranıyorsa, bu benzerlik 25 nisan 1974 günü Portekiz’de, genç subaylar tarafından gerçekleştirilen ve ülkede demokrasinin yollarını açan ‘Karanfil Devrimi’ ile kurulabilir.


11 yorum:

Adsız dedi ki...

Thanks in favor of sharing such a fastidious idea, article is nice, thats
why i have read it entirely
My web page: how to become an mma fighter

Adsız dedi ki...

Link exchange is nothing else however it is just placing the other person's website link on your page at suitable place and other person will also do similar in favor of you.
My webpage: neucopia compensation plan

Adsız dedi ki...

Hi, I would like to subscribe for this webpage to take most
up-to-date updates, so where can i do it please
help.
Also visit my site ; visit the up coming article

Adsız dedi ki...

Hi! I know this is somewhat off-topic but I needed to ask.
Does running a well-established blog like yours take a massive amount work?
I am completely new to writing a blog but I do write in my journal every day.
I'd like to start a blog so I can share my own experience and thoughts online. Please let me know if you have any kind of recommendations or tips for new aspiring blog owners. Appreciate it!
Also see my webpage :: Casino

Adsız dedi ki...

I wanted to thank you for this wonderful read!! I absolutely enjoyed
every little bit of it. I have you book marked to check out new
things you post…

Here is my web site - Odd News

Adsız dedi ki...

What's up to every single one, it's really a
fastidious for me to visit this website, it contains precious Information.



my web page - adjustable dumbbell reviews

Adsız dedi ki...

Hello to all, the contents existing at this web page are actually remarkable for people experience, well, keep up the nice work fellows.


Here is my homepage; dumbbell set adjustable

Adsız dedi ki...

Inspiring quest there. What occurred after? Good luck!


my blog post ... safco products

Adsız dedi ki...

What's up, yeah this article is actually good and I have learned lot of things from it about blogging. thanks.

Visit my homepage :: iklan gratis

Adsız dedi ki...

I am really enjoying the theme/design of your site.
Do you ever run into any web browser compatibility issues?
A few of my blog audience have complained about my website not
working correctly in Explorer but looks great in Safari.
Do you have any solutions to help fix this problem?


Look at my web-site ... pasang iklan

Adsız dedi ki...

Hey there are using Wordpress for your blog platform?
I'm new to the blog world but I'm trying to get started and create
my own. Do you need any html coding expertise to make your own blog?
Any help would be really appreciated!

Feel free to visit my web site: nude latina sex video