AKP yanlısı liberaller, işlerine öyle geldiği için sosyalizmi, demokrasi ve özgürlük kavramlarından uzak bir ideoloji olarak göstermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Buna dayanak olarak da insan ömrü için uzun, fakat insanlık tarihi için bir an olan 70 yıllık Sovyetler Birliği ve II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkıp 1980’li yılların sonuna kadar ayakta kalan Doğu Avrupa ülkelerinin ‘reel sosyalist’ deneyimlerini gösteriyorlar.
‘Reel sosyalizm’ ile yönetilen ülkelerde başta eğitim ve sağlık olmak üzere birçok temel toplumsal sorunun çözüldüğü ne kadar doğruysa, rejimin, toplumun tüm katmanları için geçerli olacak eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir yapı kurmada sınıfta kaldığı da o kadar doğrudur. ‘Reel sosyalist’ düzenlerin çökmesinde emperyalist propagandalar ve baskılar kadar yıllardır baskı altında tutulan toplumsal muhalefetin alttan alta güçlenmesi de etken olmuştur. Bu ülkelerin 45 yıllık antikapitalist dönemden sonra hızla ve tüm kurumlarıyla kapitalizme geçebilmelerinde dış destekler kadar iç muhalefetin de payı bulunmaktadır.
Sosyalistlerin, ‘reel sosyalizm’i başarısızlığa, dolayısıyla çöküşe götüren uygulamalardan çıkartmaları gereken önemli dersler vardır.
21. yüzyılın sosyalizmi eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir sosyalizm olacaktır. Bu üç kavram da hem Marx-Engels döneminde hem de o dönem sonrasında sosyalizmin içinde vardır.
1859-1914 yılları arasında yaşamış, Fransız sosyalizminin büyük önderlerinden Jean Jaurès’nin bu kavramlara ilişkin düşünce ve önerilerine bir göz atalım.
“Fransız Devrimi insanların kuramsal bakımdan eşitliğini ilan ediyor, fakat mülkiyete bir sınıfın ötekini köleleştirmesi ayrıcalığını tanıyordu. Tarihin başından beri ilk kez sosyalizm, ‘bütün’ insanlığı bütün bireyleriyle, bütün atomlarıyla mülkiyete, özgürlüğe, ışığa ve sevince çağırıyor. Artık insanlık, değeri ve büyüklüğü, yalnızca bazı seçkin yaratıklar ya da ayrıcalıklı sınıflar için değil, bütün bireyleriyle ortaya koyacaktır. Eti ve kanı ne olursa olsun, insan kılığında dünyaya gelen herkes, insanlık hakkını, insanlık gücünü de beraberinde getirecektir. Hiçbir dogmaya dayanmadan düşünebilecek, hiçbir efendiye bağlanmadan kardeşçe, eşitlik (abç) içinde çalışabilecek, doğaya baş eğdiren eylem araçlarına –herkesle birlikte- sahip olabilecektir.” (Jean Jaurès, Etudes Socialistes, C. II. S. 94-95; Bkz: Jean Jaurès, Demokrasi, Barış, Sosyalizm, E Yayınları 1991, S. 91-92)
Jean Jaurès için “demokrasi (abç), işçi sınıfı için büyük kazanımdır. Bütünüyle belirli bir eylem aracı ve biçimidir.” (J.J. Histoire Socialiste de la Revolution Française, C. VIII, S. 415-416; Bkz. Age. S. 105) Demokrasiye ilişkin olarak, “sosyalizm, devrim ve demokrasi fırınından dökülen kızgın bir eriyik gibidir,” der. (J.J. Age S. 416; Age. S. 105)
Görüldüğü gibi eşitlik, özgürlük, demokrasi gibi kavramlar sosyalizm dışı değildir. Bunlar için ille de burjuva-liberal kaynaklara başvurmaya gerek yoktur. Liberallerin ise sosyalist düşünürlerden öğrenecekleri çok şey vardır, hele ‘laiklik’ denince burun kıvıran bizim liberallerin.
“İnsan için kutsal, yani irdelenmesi, tartışılması yasaklanmış hakikat yoktur; dünyada en değerli şey düşünce özgürlüğüdür (abç); iç ya da dış hiçbir kuvvet, hiçbir iktidar, hiçbir dogma aklın sürekli araştırma çabasını sınırlayamaz; insanlık evrende büyük bir soruşturma kuruludur. Hiçbir yönetim, hiçbir yer ya da gök düzeni onun çalışmalarını bozamaz, kısıtlayamaz. Bizden gelmeyen her hakikat kuşkuludur; bağlandığımız şeyler karşısında dahi eleştiri duyumuz hep uyanık kalmalı, bütün tasdiklerimize ve bütün düşüncelerimize gizli bir başkaldırma karışmalıdır. Eğer Tanrı fikri elle tutulur bir kılığa girseydi, eğer kalabalık içinde gözle görülseydi, o zaman, ilk ödevimiz ona baş eğmekten vazgeçmek olacaktı, bir efendi gibi değil, tartıştığımız bir kimse, bize eşit bir kimse gibi davranacaktık ona.
Bu paha biçilmez görüşü iyi koruyalım. Çünkü laik öğretimin anlamı, büyüklüğü ve güzelliği bu görüşte saklıdır.” (J.J., Action Socialiste, S. 275-285; Age. S. 70)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder