Abidin Dino denince çoğumuzun aklına Nâzım Hikmet’in, “Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” dizesi gelir. Kenan Evren denince de benim aklıma, -ağzından insani duygular yansıtan başka bir söz duymadığımdan olacak-, onun, “Vücudun tam resimlik olmuş, Sibel,” sözleri geliyor. Söz ve davranışlarına bakıldığında zekâ düzeyinin pek yüksek olmadığı görülen, çalıştığı kadarıyla kafası iyiden çok kötüye işleyen, hırsı aklının üç beş adım önünde giden bir adamdır o.
Balık hafızalı bir toplum, yufka yürekli insanlar olduğumuzu bildiğinden şimdi de aklınca “İntihar ederim!” şantajıyla 12 Eylül darbecilerine yargı yolunu kapatan Anayasanın 15. Maddesinin kaldırılma olasılığının önünü kesmek istiyor. Doğal ki şantajının ciddiye alınacak bir yanı yok, çünkü yasalar, yargılanıp işledikleri insanlık suçlarının karşılığında ömür boyu hapis cezasına çarptırılsalar bile 90’lık hükümlülere cezaevi yolunu kapatıyor.
Eğer söylediği gibi “halk, onun için ‘yargılansın’ derse, yargıyı beklemeden intihar etmesi” de kuşkusuz bir yol, bir seçenektir, ama bunu bu ülkede Hürriyet ve Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ten başka kim ciddiye alabilir ki? Ayrıca “intihar” denen kişinin kendi istenciyle kendi yaşamına son vermesi eylemi alışılmadık bir olay da değildir. Ama ben yine de Sayın Kamer Genç gibi “Edecekse bir an önce etsin!” diyerek kesip atmak istemiyorum.
***
Muğla Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nurgün Oktik, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre 2000 yılında tüm dünyada yaklaşık bir milyon kişinin intihar sonucu yaşamlarına son verdiğini belirtiyor: “Dünya’da her 40 saniyede 1 kişi intihar ederek ölürken, her 3 saniyede 1 kişi de intihar girişimde bulunmaktadır. Yine Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, son 45 yılda, tüm dünyada intihar oranları yüzde 60 artmıştır. İntihar, günümüzde tüm ülkelerdeki ölümlerin ilk 10 nedeni arasında sayılırken; Amerika Birleşik Devletleri’nde 8’inci sırada yer almaktadır. 15-24 yaş arası ölümlerin 5’inci önemli nedeni intiharlardır. Ölüm nedeni olarak intihar, gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde benzerlik göstermektedir. Geleneksel olarak en yüksek oranlar, hâlâ yetişkin erkeklerde görülmekteyse de 15-34 yaş arası gençlerde artış gösteren intihar oranları, sorunun ciddiyet boyutuna dikkat çekmektedir.”
Bu açıklamada da görüleceği gibi en yüksek intihar oranları yetişkin erkeklerde görülmektedir. Kenan Evren de yaşı itibariyle bu kategoridedir.
Darbeci Paşa, analitik/kuramsal zekâsı her ne kadar parlak olmasa da “ilkel algı” yoluyla sosyal işe yaramazlığının farkına varabilmektedir. Devlet Başkanlığından Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığından sivil yaşamına kadar geçen dönemlerde, bu güne kadar tüm söyledikleri irdelenecek olsa bunların, işlediği suçları savunmaktan öte incir çekirdeğini dolduracak bir içerik taşımadığı görülecektir. O “ressamlık” tuhaflıkları, verdiği o abuk sabuk röportajlar, o garip şarkıcı-türkücü hayranlıkları… Tüm bunlar yaşadığı o “yalan hayatın” yansımaları değil midir?
Adının verildiği okullar, bulvarlar, parklar… Tüm bu yalakalıkların kocaman birer yalan olduğunun farkına varıldığında bunlar insan onurunu yaralayan darbeler olarak algılanmaz mı? Bunu algılayacak olan kendini yalanlarla besleyen bir darbeci eskisi de olsa.
***
Olası bir Anayasa değişikliği onun bahanesidir aslında; o şimdi, ölümü yaklaştıkça, güdüleriyle hayatına bir anlam vermeye, geçmişini sorgulamaya çabalamaktadır. Ne var ki bu çabalar gerçeklerle yüzleşmek anlamına gelir ki bu da onun için hiç kolay değildir, dolayısıyla çaresizdir, çaresizliğinin derinliğinden korkmaktadır. Korkusu arttıkça da içinde bir gizilgüç olarak hep var olan, topluma acı, işkence, ölüm olarak yansıyan saldırganlığı kendine yönelmektedir. İntiharı koz olarak ortaya sürecek ölçüde “kendine-saldırganlıktır” bu.
Öyleyse bırakalım yaşasın! Hem de çok uzun yaşasın, çok uzun yaşasın ki o korkuyu artarak duysun içinde! Korkularında debelensin! Hangi korku insanın kendi kendisinden korkması kadar güçlü olabilir ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder