13 Aralık 2008 Cumartesi

BİR BAŞKA ÜLKE - 14.12.2008



16 yaşındaki Aleksis Grigoropulos’un 6 aralık günü Atina’da bir polis kurşunuyla yaşamını yitirmesinden bu yana Yunanistan’da olaylar hız kesmeden sürüyor. Televizyon ekranlarından izliyoruz; gençler polisle çatışıyor, otomobiller, mağazalar, bankalar ateşe veriliyor, devlet daireleri basılıyor.

Olaylar, “Çocuklar, bu kadarı da hoş değil!” noktasını çoktan aşmış, nasıl davranacağını bilemeyen Başbakan Kostas Karamanlis’in koltuğu sallanıyor.

Orası “başka” bir ülke olsa hükümet de, güvenlik güçleri de ne yapacaklarını bilirler; sis bombası, biber gazı, tazyikli su bir yana polis “orantılı güç kullanma çerçevesinde” karşı saldırıya geçer. Tekme tokat birkaç yüzünü toparlar; yetmiyor mu, havaya ateş eder, o da yetmezse üçünü beşini topuğundan vurur, ha bu arada bir ikisi de kurşunu topuğu yerine yanlışlıkla sırtından yemiştir.

Olsun!

Önemli olan düzenin tesisi, ortalığın yeniden süt-limana dönüştürülmesi değil midir?

O “başka” ülkede “düzen”, insan hayatından çok daha önemlidir.


O “başka” ülkede “düzenin selameti” için insanlar “dur” uyarısına uymadıkları için kurşunlanabilirler, işkencede öldürülebilirler.


Hele kurşunlananlar, öldürülenler genç iseler, bu, toplumda önemli bir tepkiye yol açmaz. Çünkü o “başka” ülkede toplumun yetişkinlerinin ömürleri gençleri doğru yola getirmek, düzene yararlı bireyler olarak yetiştirmek, kendilerine benzetmek için geçmiştir.

O “başka” ülkede yetişkin insanların büyük çoğunluğu düzenden hoşnut değildir aslında, fakat belki gen bilimcilerinin çözebilecekleri bir inatla aslında hoşnut olmadıkları düzeni ayakta tutmak için hayat boyu çırpınırlar.

O “başka” ülkede, diyelim faşist bir darbe gerçekleşti, yetişkinler sorup sorgulamadan darbecilere alkış tutup onları kahramanlaştırırlar.

Hayat ve hayata bakış Yunanistan’daki gibi değildir o “başka” ülkede. Orada darbeciler yargılanıp yaşam boyu hapis cezasına çarptırılırken, o “başka” ülkenin darbecileri toplum içinde umur görürler.

Hayata bakışın o “başka” ülkedekinden farklı olduğu ülkelerde hayatın savunulması da doğal ki farklı olacaktır. Sözgelimi, Almanya’da 1960’lı yıllara damgasını vuran gençlik hareketleri zamanın İran Şahı Rıza Pehlevi’nin 2 haziran 1967 günü Berlin’i ziyareti sırasında düzenlenen protesto gösterilerinde Benno Ohnesorg adında bir öğrencinin polis kurşunuyla vurulması üzerine başlamıştır.

Bugün Berlin Operası’na giden müzikseverler ünlü heykeltıraş Alfred Hrdlicka’nın Ohnesorg’un anısına yaptığı “Göstericinin Ölümü” adlı yapıtının önünden geçerek girerler o görkemli yapıya.

Yukarıda Yunanistan başbakanı Kostas Karamanlis’in bir haftadır süren olaylar karşısında ne yapacağını bilemediğini yazmıştım. Haksız da değildir, çünkü amcası Konstantin Karamanlis’in 1963 yılında başbakanlıktan istifa ederek gönüllü sürgün olarak 1974 yılına kadar yaşayacağı Paris’e yerleşmesinin nedeni de komünist milletvekili Gregoris Lambrakis’in bir gösteri sırasında linç edilip beş gün sonra, 27 mayıs 1963 yaşamını yitirmesiydi.

Bu cinayete ilişkin Vassilis Vassilikos’un yazdığı “Z” romanını ve ünlü yönetmen Costa Gavras’ın bu romandan sinemaya uyarladığı “Z” filmini anımsayanlar hiç de az değildir Cumhuriyet okurları arasında.

O “başka” ülkede de bir zamanlar insan yaşamına büyük değer verilirmiş; polis kurşunuyla ölen gösterici gençlerin heykelleri, büstleri yapılır, alanlara, caddelere konurmuş. İnsanlar onların adlarını saygıyla anarlarmış.

Sonra bir zaman gelmiş, yasak ölümler, yasak ölümleri izlemiş, insanlar ölümleri kanıksar olmuşlar, aldırmazlaşıp suskunlaşmışlar. O eski heykeller de kaldırılmış yerlerinden.

İşte o zaman o “başka” ülke, “bir başka memleket” olmuş, şarkılardaki gibi.

Yorumlar:

14 Aralık 2008 tarihli, Yunanistan'na övgüler düzen, Türkiye'yi aşağılayan yazınızı sinir içerisinde, ve sizin ne denli batı şakşakcısı olduğunuza hayret ederek okudum...

Demek Yunanistan "insana önem veren" bir ülke, öyle mi?

Peki Mayıs 1919'da önce İzmir'e sonra Anadolu'nun içlerine uzanmaya başlayan, geçtiği yerlerde kadın, çoluk, çocuk, doğmamış bebek demeden öldüren İNGİLİZ UŞAKLARI KİMDİ?

Ya da Kıbrıs'ta Türkleri katleden Rumların destekçisi kimdi?

Ben yıllardır Cumhuriyet Gazetesinin şaşmaz bir okuyucusu olarak gazetenin düşürüldüğü bu ciğ durumdan büyük sıkıntı duyuyorum...

Evet Türkiye'de faili meçhul bir çok cinayet işlenmiştir.. Darbe dönemlerinde kabul edilemez olaylar da yaşanmıştır.. Bunda polis gibi teşkilatların da suçları vardır, Türk Milleti de çoğu zaman bu olaylar karşısında sessiz kalmıştır, ama siz kalkıp da tuttuğunu köşe başından Türkü barbar, yunanlıyı da insan haklarına saygılı hümanist ilan edemezsiniz!!

Türk Milleti ve yöneticileri hiç bir zaman bir başka devletin topraklarında sinsice planlar kurup ortalık karıştırmamış, Osmanlı döneminde dahi işgal ettiği topraklarda bir yunanlının yaptığı barbarlığı yapmamıştır...

O yüzden bu yardakçı, şakşakçı, batı hayranlığınız yüzünden tarihi bilmem ama ben sizi affetmeyeceğim ve Cumhuriyet Gazetesinin köşelerini size layık görmeyeceğim...

Melike F.Kaynak

*********************************************************


2 yorum:

immortal_marco dedi ki...

değerli yazınıza katılıyorum.Bahsi geçen ülke patagonya muz cumhuriyet i değil mi? :)))

immortal_marco dedi ki...

sn Melike F Kaynak hanımın yorumunu maalesef üzülerek okudum.Bir Cumhuriyet okuru olarak içinde yaşadığımız zamanla ilgili değilde 1920 lerde kalmış olmasına şaşırdım.Dikkat edilirse yazar son 30-40 yıllık bir süreçten bahsediyor. Sn melike Hanım Cumhuriyet okuyor ve bir polis devleti nde yaşadığımız gerçeğini kavrayamamış. Hayret ediyorum. Polis e kimlik sormaya kalkan avukatların dayak yediği ülke galiba Türkiye değil...