Böyle bir durumda AKP’liler ve AKP yandaşı “liberaller” nasıl davranırlar? Yakınmalarını, haykırışlarını, attıkları demokrasi, özgürlük ve insan hakları nutuklarını duyar gibi oluyorum.
Gazeteciler, yazarlar, yayıncılar yargılanıyor.
Güvenlik güçleri iktidar karşıtı her gösteride göstericilere şiddet uyguluyor. İnsanlar dövülüyor, tekmeleniyor, yerlerde sürükleniyor.
Sokakta gazete satan gençler gözaltına alınıyor, işkence görüyor, öldürülüyor. Mahkemeler bu ölümlerle ilgili yayınlara yasak koyuyor. Kimse nedenini, niçinini bilip öğrenmesin diye.
Yurttaşın yiyip içme gibi en doğal haklarına kısıtlamalar getiriliyor, dinlenme evlerine, lokantalara içki yasakları konuyor.
Bunlara karşı çıkan yurttaşlar Başbakan tarafından azarlanıyor.
Yüz binlerce internet kullanıcısının iletişim özgürlüğü bir anda ellerinden alınmış; sorumlu mevkideki Ulaştırma Bakanı bu haberleşme özgürlüğü ihlaline bir çözüm getireceğine yasaklamaya sahip çıkıyor. “Zararlı yayın yapan siteler faaliyetlerine son vermedikleri sürece bu yasaklar sürecek,” diyor.
Bugün “demokratik” geçinen fakat YouTube, Geocities, Blogspot gibi internet sitelerinin yasaklı olduğu tek ülke Türkiye; Binali Yıldırım böyle bir ülkenin Ulaştırma Bakanı olmaktan hiç sıkıntı duymuyor.
Ne var ki kafa aynı kaldığı sürece bu çabalar göz boyamadan ileri gitmiyor.
21. yüzyılda Cumhuriyet, laiklik, demokrasi, özgürlük, insan haklarına saygı gibi kavramları da içeriyor. Bu kavramlar hayata geçmeden Cumhuriyet, “Cumhuriyet” olamıyor. Malzeme boya tutmuyor.
Her şeye rağmen vazgeçmemek gerekiyor.
Cumhuriyet’in 85. Yıldönümünü “Bugünlere nasıl geldik?” sorusuna yanıtlar arayarak anlamlandıralım.
Düşünelim.
Öyle gereksinimimiz var ki düşünmeye.
Nice Cumhuriyet yıldönümlerine erişmek dileğiyle.
(dkavukcuoglu@superonline.com) (www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder