11 Ekim 2008 Cumartesi

SOSYALİST SOL ÇOCUKLUK HASTALIKLARINDAN KURTULAMIYOR - 19.10.2008


Yeni düşüncelerle, yeni önerilerle karşılaşabilirim umuduyla arada bir de olsa sosyalist soldaki partilerin, örgütlenmelerin, girişimlerin web sitelerinde yayımladıkları yazılara göz atıyorum, gazetelerini, dergilerini okuyorum. Fakat her seferinde düş kırıklığına uğruyorum.

Sosyalistlerimiz ne yazık ki insanlarımızın ve insanlığın içinde bulunduğu temel siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel sorunların çözümüne ilişkin düşünceler üretemiyor, öneriler sunamıyorlar. Birçok sosyalist 21. yüzyıl insanına hâlâ 19. yüzyılda geliştirilip kuramlaştırılmış düşüncelerle yaklaşmaya, insanlığın temel sorunlarına bu düşüncelerle çözüm aramaya çalışıyor. Doğruluğu ve evrensel geçerliliği geride kalan 150 yılda hayat tarafından defalarca kanıtlanmış Marksist kuram günümüz insanının ve insanlığının sorunlarına yanıt oluşturacak düzeyde geliştirilemiyor.

Özellikle kendilerini sosyalist olarak tanımlayan, iyi niyetlerinden hiç kuşku duymadığım gençlere gözle görülür ölçüde bir ‘dediğim dedikçilik’ egemen. Okuduklarını nasıl anlamışlar, kendilerine anlatılanları nasıl algılamışlarsa, onların ‘tek gerçek’ olduğuna inanmışlar. Bu öyle bir inanma ki kendi yaşıtları olan başka sosyalistlerin de okuduklarını farklı yorumlayabileceklerini, dinlediklerini/duyduklarını farklı algılayabileceklerini, dolayısıyla onların da inandığı farklı bir ‘tek gerçek’ olabileceğini/olduğunu akıllarına bile getirmiyorlar.

Web sitelerine, yayımlanan dergi ve gazetelere bakarak doğruya yakın bir sayıya varmaya çalışıyorum, olmuyor, 40’larda bırakıyorum. Bu sayılar ülkemizde kendisini ‘sosyalist’ olarak tanımlayan 50’nin üzerinde parti, örgüt, grup olduğuna işaret ediyor, bu da aynı sayıda ‘tek gerçek’in varlığı anlamına geliyor.

Hiç kimse, hiçbir parti, örgüt ya da grup kendi ‘tek gerçek’inden, doğru bildiğinden ödün vermek eğiliminde değil, doğru bilinen inatla, dirençle, öfkeyle savunuluyor. Bu uzun yıllardan beri böyle süre geliyor ve sosyalistlerimiz enerjilerini, birbirlerinin düşüncelerini, birbirlerinin ‘tek gerçekleri’ni çürütmek için verdikleri kavgalarda tüketiyorlar.

Kapitalizmin açmaza girdiği, derin krizler ürettiği, krizin emekçi kitlelerinde korkulara yol açtığı, toplumların büyük sarsıntıların arifesinde olduğu, kısacası sosyalistler için en elverişli koşulların doğduğu süreçlerde bile onlar kapitalizme, kapitalist odaklara değil de kendileriyle ‘aynı’ düşünmeyen sosyalistlere karşı kavga veriyorlar.

Uzlaşma kültürüne toplumun geneli ne kadar uzaksa sosyalist çevreler de o kadar uzak; böyle olunca sosyalistlerin bir araya gelmesi gerçekleşemiyor.

Toplumumuzun son 30 yıldır yoğun bir depolitizasyon sürecinden geçirildiği, insanların siyasetten uzaklaştırıldığı, ideolojilerin tu kaka edildiği deunutuluyor. Hayatı merak eden, sosyalizmle tanışmak isteyen genç insanlar, ilişki kurdukları siyasal/ideolojik yapılanmalarda kendilerini bir anda o zamana kadar yabancı oldukları o ‘tek gerçek’i tanımlayan kavramların boğuculuğunda disipline’ edilirken buluyorlar. Ne var ki o ‘tek gerçek’lerin hayatta çoğu zaman karşılığı olmuyor, olmayınca da soyut kavramlarla düşünmeye alışmamış genç insanlar o çevreden hızla kopup kendilerini yeniden boşluğa atıyorlar.

‘Tek gerçekçilik’, ‘ben bilirimcilik’ sosyalist harekete, sosyalist örgütlenmelere uzun yıllardır kan kaybettiriyor, sosyalist sol’u bölüyor, parçalıyor, yeni katılımların önünde engel oluşturuyor.

Sosyalist sol ne yazık ki çocukluk hastalıklarından kurtulamıyor.



5 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben: Hiç 21. yüzyıl düşünürü okudun mu?

Bir Marksist arkadaş: Hayır...

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

pelin dedi ki...

Öncelikle bugün cumhuriyet gazetesinde yayımlanan köşe yazınız için, yıllardır içimde kalmış ve beni huzursuz eden bu düşünceyi yazıya döktüğünüz için teşekkür etmek istiyorum. Lise yıllarımda TKP nin gençlik kolu olan Yurtsever cephe toplantılarına sık sık giderdim, konuşulan şeylerin sizinde belirttiğiniz gibi hala Marks ve Engles manifestosunun dışına çıkamamış olması, problemlerin hatta bahsi geçen emperyalizmin türünün bile yüzyıllar öncesine ait olması, üretilmeye çalışılan ütopik çözümlerinde o zamanlara yönelik olmasıyla sonuçlanması koca bir kısır döngü yaratırdı ve vakit kaybıyla sonuçlanırdı...Ve tabi bahsettiğiniz 'tek gerçek' 'disipline' olayları beni olduğu gibi birçok arkadaşımı da sosyalizmden soğutmuştur.Şu anda İTÜ öğrencisiyim. Yine bu tür bir topluluk olan 'Öğrenci Kolektifleri'(RTE nin İTÜ açılışına geldiğinde gösteri yapan ve göz altına alınan öğrencilerin de bulunduğu bir grup) toplantılarına katılıyorum. Bazılarının güncel sorunlara güncel çözümler arayışı beni mutlu etmekte ancak geri kalan çoğunluğun yüzyıllar öncesinde kalmış kuramlarda diretmeleri beni o tanıdık huzursuzluk hissine itmektedir.
Sizden ricam bu konu üzerindeki fikirlerinizi geleceğin sosyalist türkiyesini kurabilecek güce sahip gençlere elinizden geldiği kadar duyurmanız ve yanlışları düzeltmelerini sağlamanızdır. Teşekkür ederim...

internetçi dedi ki...

Ben sade Atatürkçü olan ve kendimi bu şekilde tanımlayan sağ ve sol denilen iki tarafında aşırılığını sevmeyen, Atatürkçülük bayrağının gölgesinden çıkmak istemeyenlerdenim.

Bahsettiğiniz konuya ise çok rastladım sizin fikriniz diğerlerine göre çok daha ahlaklı ve zeki, fikir demeyelim buna kişilik ve anlayış meselesidir. İnsan uygulamaya çalıştığı yoldaki ürünlerle karakterini beslemelidir fikirlerinde de devrimci ve sistemli, akılcı, özgür bir yol izlemelidir. Aksi takdirde o fikirler hiçbir zaman kafatasının dışında eylem gösteremez.

Adsız dedi ki...

Arkadaşlar evrim karşıtlarının da protesto edileceği 14. Moda İskelesi eylemine hepinizi bekliyoruz.

Cuma saat 21:00 Moda İskelesi:

http://www.new.facebook.com/home.php?ref=logo#/event.php?eid=30650182389

Adsız dedi ki...

Çok güzel değerlendirme yapmışsınız teşekkürler