7 Ekim 2008 Salı

ÖLÜLERİMİZİ UNUTMAYALIM - 08.10.2008

Acılı günlerden geçiyoruz, içimiz kan ağlayarak 17 şehitimizi toprağa verdik. Gencecik delikanlıların ardından yakılan ağıtlar kulaklarımızdan; analarının, babalarının, evlatlarının, eşlerinin yüreğimizi dağlayan görüntüleri gözlerimizin önünden gitmiyor. Çeyrek yüzyıldır süren, on binlerce can alan, her ölümle bizi biraz daha eksilten bu kanlı teröre, bu kirli savaşa, kurulan alçakça pusulara lanet okuyoruz.

Ama ne yazık ki ölümlerin sonu gelmiyor.

Çok uzun yıllardır ki bu topraklardan ölümler, gözyaşları, acılar, hüzünler eksik olmuyor.

Anımsıyor musunuz? 30 yıl önce bugün, 8 ekim 1978 günü 7 öğrenci kaldıkları eve baskın yapan faşistler tarafından hunharca katledilmişlerdi. Bu katliamda yaşamlarını yitiren Lâtif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses evde kurşunlanarak, Osman Nuri Uzunlar telle boğularak öldürülmüşler, Salih Gevenci ile Faruk Ersan’ın iple bağlanmış cesetleri Eskişehir yolunda, başlarından kurşunlanmış olarak bulunmuştu. Serdar Alten, ağır bir şekilde yaralanmış olmasına karşın, 8 gün daha yaşamış, bir bölümünü koma halinde geçirdiği bu süre içinde; kıyımı yapanların kullandığı aracın tipini, markasını, plâka numarasını, katillerin eşkâllerini ve kullandıkları silâhlarla ilgili bilgileri vererek, olayın aydınlanmasını sağlayacak ipuçlarını bildirmişti.

Katiller tanıdıktı: Yakalanıp yargılanan Halûk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı, 7’şer kez ölüm cezasına mahkûm edilmişler, ölüm cezalarının kaldırılması üzerine bu cezaları ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çevrilmişti. Sanıklardan Ercüment Gedikli ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış, diğer sanıklar Mahmut Korkmaz, Duran Demirkıran ve Ömer Yavuz Hacıömeroğlu ise çeşitli cezalara mahkûm olmuşlardı.

Ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası almış olan Haluk Kırcı, avukatlarının infazın Terörle Mücadele Yasası kapsamında yapılmasına ilişkin itirazlarının Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi tarafından haklı görülmesi üzerine serbest bırakılmış, ancak TİP’li gençlerin ailelerinin avukatı Erşen Sansal’ın Salihli Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazı üzerine tahliye kararı kaldırılmış, yurtdışına kaçmış olan Haluk Kırcı Ukrayna’nın başkenti Kiev’de yakalanmıştı. Bahçelievler Katliamı’nı gerçekleştiren faşist terör çetesinin başında Reis lakabıyla anılan Abdullah Çatlı bulunuyordu.

Daha sonra devlet tarafından ‘taltif edilerek’ kendisine sahte kimlik verilen Abdullah Çatlı’nın yönettiği terör çetesi tarafından öldüren gençlerin tek ‘suçları’ sosyalist Türkiye İşçi Partisi’nin üyesi olmalarıydı. Gençlerin bilinçlenmeleri, ülkenin sorunları üzerinde düşünce üretmeleri, siyaset yoluyla hayata müdahil olma girişimleri faşist teröristleri ve onları kullanan arka plandaki karanlık güçleri ürkütüyor, dal gibi çocuklar öldürülüyordu.

Onlarcası, yüzlercesi, binlercesi…

Cuntacı General Kenan Evren’in liderliğindeki 12 Eylül 1980 Darbesi ise bir yanıyla ‘terörün devletleştirilmesi/resmileştirilmesi’ harekâtıydı; etnik terör belası bu ülkeye 12 Eylül’ün açtığı yoldan girdi, giderek ‘düşük yoğunluklu bir savaşa’ dönüştü.

Terör hepimizin içini acıtıyor. Sosyalist bir yurtsever olarak 17 şehidimizinki gibi 30 yıl önce yitirdiğimiz 7 sosyalist fidanımızın da acısını yüreğimin en derin yerinde duyuyorum. Teröre kurban giden hiçbir ölümüzü unutmayalım, onları yattıkları yerlerde yalnız bırakmayalım, diyorum. Yaşıyor olmamız o zaman bir anlam kazanacaktır, diye düşünüyorum.

30 yıl önce Bahçelievler’de öldürülen yedi mezarları başında anılıyor. Efraim Ezgin, Lâtif Can ve Osman Nuri Uzunlar bugün saat 14.00’te Yenişehir/Bursa’da; Hürcan Gürses ile Serdar Alten bugün sat 12.30’da Ankara’da; Salih Gevenci bugün saat 18.00’de Çorum’da ve Faruk Ersan 11 ekim cumartesi günü Kırklareli’nde anılacak.

Tüm ölülerimizin topraklarına yıldızlar yağsın.

Hiç yorum yok: