Geçmiş yıllarda konu gençlik hareketleri oldu mu iktidarlar her taşın altında bir “dış mihrak” ararlardı. “Âlemi kendi gibi bilmek” örneği, gençlik hareketleri gibi toplumsal devinimlerin temelde/özünde iç dinamiklerden kaynaklanan olgular olduğunu akıllarına getirmezlerdi. Ya da gerçeği bilirler, fakat bunu dillendirmek işlerine gelmezdi, çünkü “dış mihrak” kavramı siyasetçilerin oy avcılığında kullandıkları bir silahtı.
Durum bugün de farklı değil. AKP iktidarı da aynı amaçla, seçmen kitlelerini “tavlamak” amacıyla benzer bir silaha başvuruyor, dilinden “68 kuşağını” düşürmüyor. Örneğin, son öğrenci olaylarına ilişkin olarak AKP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu şunları söylüyor: “Eski tüfeklerin, eski kuşakların çoğu bu öğrencilere gaz veriyor. 68’liler hâlâ akıllanmamış. Bu gençleri sokağa dökmenin bir anlamı yok. 68 kuşağı istediği sistemi yaratabildi mi? Hayır.”
***
Burhan Kuzu 1955 doğumludur. 68 yılında 13 yaşında bir çocuktur; Kayseri Develi’de çelik çomak oynuyordur. O dönemin gençlik olaylarının tanıdığı değildir, konuya ilişkin bilgileri “muhafazakâr büyüklerinden” duyduğu yalan yanlışlarla sınırlıdır. Dolayısıyla yukarıdaki alıntıda görüldüğü gibi “saçmalaması” doğaldır.
Ama saçmalamayabilirdi de! Ne var ki bu şansı uzun yıllar önce ıskalamıştır.
Ders verdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde kürsü büyüğü, ağabeyi Prof. Dr. Bülent Tanör’e sormak aklına gelseydi hiç kuşkusuz en doğru bilgiyi alırdı “68 nedir, ne değildir” diye. Sanırım 1963 yılında Anayasa Hukuku kürsüsünde asistanlık görevi yapmaya başlayan, 1969 yılında doktorasını tamamlayan Tanör’ün 1971 darbesi sonrası üniversiteden atılma nedenlerini biliyordur. Bildiğini sanmadığım ise, Tanör’ün 1972 yılı başlarındaki Söke, Beşparmak Dağları macerasıdır. Dehşetli, güzel, anlatılası anılardır.
Bülent Tanör 1975 yılında Danıştay kararıyla üniversiteye geri dönüp 1977 yılında doçent oldu. Çok geçmedi, 1981 darbesi sonrasında 1402 sayılı yasa kapsamında yeniden üniversiteden uzaklaştırıldı. Bu dönemde Paris ve Cenevre üniversitelerinde ders verdi. 1990 yılında tekrar Danıştay kararıyla kürsüsüne dönebildi, 1992 yılında profesör oldu. 1998 yılında aynı unvanı olan Burhan Kuzu keşke Bülent Hoca’ya daha yakın olabilseydi… Ondan çok şey öğrenebilir, “iktidara karşı durmak”, “boyun eğmemek”, “direnmek” nedir, bir fikir sahibi olur, bugün saçmalamazdı. Ama dedik ya, ıskalamış…
***
Burhan Kuzu’yu anlıyorum da CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’e ne oluyor?
“Son 5 yıldır, 8 yıldır Başbakan’ı destekleyen 68 kuşaklarına soruyorum. Vicdanlarınız sızlamıyor mu? Utanmıyor musunuz? Kalemlerinizi oralarda nasıl tutuyorsunuz?” Gürsel Tekin’in bu sözlerini gazetemizin dünkü sayısının ilk sayfasında yayımlanan “68 kuşağı utanıyor mu?” başlıklı haberden alıntıladım.
CHP Genel Başkan Yardımcısı bir yandan öğrencilerin eylemlerine sahip çıkarken, öte yandan da kaş yapayım derken göz çıkartıyor. Üç beş soldan çark etme döneğin iktidar yalakalığı koca bir kuşağı niçin utandırsın?
Ayrıca 68 kuşağı olarak nitelenen kesim “homojen”, kendi içinde uyumlu bir topluluk değildir ki. 68 gençlik olayları içinde yer alan gençler arasından daha sonraki yıllarda muhafazakârlar da, İslamcılar da, liberaller de çıkmıştır. Gürsel Tekin herhalde “68 kuşağı” derken, bu kuşağın solcularını kastediyor.
68 solcularının çok ama çok büyük bir bölümü bugün de solcudur. Utanması gerekenlerin sayısı sanıldığından çok daha azdır. Medyada öne çıktıkları için çoklarmış gibi geliyor insana.
Ortada o kadar da tedirgin olacak bir durum yoktur yani…
1 yorum:
çok güzel bir yazı olmuş teşekkürler
adult
porno
Yorum Gönder