Konumuz, 11.07.1992 tarihinde 3837 sayılı yasayla Manisa’da kurulan Celal Bayar Üniversitesi’dir. Bünyesinde 5 fakülte, 4 yüksekokul, 15 meslek yüksekokulu, 3 enstitü, biri hastane olmak üzere 10 merkez ile rektörlüğe bağlı 5 bölüm bulunan CBÜ’de 13 bin 406’sı fakültelerde, toplam 28 bin 498 öğrenci öğrenim görmektedir.
Bu üniversitenin rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli’dir. 1963 doğumlu olan Mehmet Pakdemirli, eski Anavatan Partisi politikacılarından Ekrem Pakdemirli’nin beş çocuğundan biridir. Mühendis kökenlidir. 1993 yılından beri CBÜ’de görev yapmaktadır. YÖK’ün önerisiyle Cumhurbaşkanı tarafından 13.11.2010 tarihinde rektörlüğe atanmıştır. Çiçeği henüz burnundadır.
Rektörlük gibi önemli bir makama atanmıştır ama Cumhurbaşkanı’nın onu layık gördüğü bu makama CBÜ senatosundaki bilim insanları layık görmemişlerdir. Seçimlerde en yüksek oyu o değil, Sayın Prof. Dr. Sema Öncü almıştır. Buna rağmen AKP’nin rüzgârında pupa yelken seyreden YÖK tarafından ilk sıraya Sema Öncü’nün adı değil, onun adı yazılmıştır.
YÖK’te de, devlette de ölçüt “din-diyanet” olunca tercih, “laik bir bilim kadını” doğrultusunda değil, “eşi tesettürlü bilim adamı koca” doğrultusunda tecelli etmiştir.
***
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç’ın CBÜ’yü ziyareti nedeniyle yerleşkede baş gösteren olaylar bu tercihin AKP açısından ne değin doğru olduğunu ortaya koymuştur. Rektör, söz konusu politikacı ziyaretini protesto için bir araya gelen öğrenci topluluğunun arasına dalmıştır. Önce Türkiye Gençlik Birliği İl Başkanı Erdem Özdemir’e kulak verelim:
“Hocam, Atatürk’ün Nutku’nun son kuplesini okuyun. ‘Cumhuriyeti ilelebet muhafaza ve müdafaa edecek güç gençliktir’ diyor. Türk gençliği devrimlerin ve cumhuriyetin bekçisidir. Size yetkiyi aldığımız yeri açıklıyoruz. Siz diyorsunuz ki, ‘Ben size bu görevi vermedim?’ Ama diyorum ki, bu görevi sizden değil, Atatürk’ten aldık.”
Rektör Pakdemirli: “Sizler Atatürk’ten görev alamazsınız. Cumhuriyeti savunacaksam ben savunurum. Ben burada rektörüm. Size kalmaz bunu savunmak. Ben, size cumhuriyeti savunmak için görev vermedim. Net bir şey söylüyorum size. Siyasi slogan atarsanız kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz.”
Öğrenciler dağılmışlardır.
***
İzmir’de bir avukat var, adı Noyan Özkan. Bir ara baro bakanlığı da yaptı. Yıllardır tek başına bir sivil toplum kuruluşu gibi çalışıyor. Bu olaya da el atmış, Pakdemirli’ye, “şiddet içermeyen, doğrudan barışçı demokratik protesto hakkını kullanmak isteyen üniversite öğrencilerini ‘okuldan atmak ve polise teslim etmek’ tehdidini içeren sözlerin evrensel temel hak ve özgürlük ilkelerine ve özellikle üniversitelerin özerkliğine aykırı olduğunu” belirten bir yazı göndermiş. Altına da “belki okur” diye “düşünce özgürlüğü ile ilgili gerek evrensel hukuk ve gerekse ulusal hukuklarda ayrıntılı düzenlemeleri” eklemiş. Bu düzenlemeleri yarınki yazımda ele alacağım.
Noyan Özkan şimdi Rektör Pakdemirli’den kendisine bir yanıt vermesini, yasalara aykırı olarak anlatım ve açıklama özgürlüklerini gasp ettiği öğrencilerden de özür dilemesini bekliyor.
Bence boşuna bekliyor, çünkü hak gaspı bunların doğasında var; ortak özellikleri adil olmamak, yasaları, yönetmelikleri kendi çıkarları doğrultusunda uygulatmak, işletmek. Yoksa neden akademisyen meslektaşları tarafından seçilmemişken, YÖK ve devlet tarafından rektörlük makamına atansın?
Böyle davransın, öğrencileri tehdit etsin, korkutsun, sindirsin diye o koltuğa oturtulmamış mı? Dolayısıyla kendisinden beklendiği gibi davranıyor, üstelik de bu davranışını haklı görüyor, hatta bir adım daha ileri gidip, “Böyle davranmakla öğrencileri cezadan, okuldan atılmaktan kurtardım!” diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder