Pazar sabahından bu yana AKP goygoycusu yandaş basını izliyorum. Ağız birliğiyle CHP’yi ve liderini eleştiriyorlar. Olağanüstü kurultayın parti meclisi seçimine ilişkin sonuçları, özellikle de kurultayın kavgasız, gürültüsüz geçmesi bunların huzurunu kaçırmış, ürkütmüş. CHP’deki değişimin partinin bugüne kadar izlediği, topluma mesafeli siyasetinin yönünü değiştirmesi olasılığından korkuyorlar.
Bu iyi bir şey. Çünkü bilindiği gibi insanın da, kurumların da en güçlü yanı düşmanın en şiddetli saldırdığı yanıdır. Basındaki AKP yandaşları da, son kurultay ile birlikte depoladığı yeni enerjinin CHP’ye söz konusu olasılığı hayata geçirmesi yolunda güç kazandırdığını görüyor. Bu nedenle CHP’nin en fazla bu yanına saldırıyorlar. Dedikodular üretiyorlar, nifak tohumları serpiştiriyorlar, eski husumetleri körüklüyorlar.
Tabandan tavana CHP örgütünün yandaş basının bu saldırılarına omuz omuza göğüs germesi, yazılıp çizilenlere kulaklarını tıkaması gerekiyor.
***
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bürokrasiden siyasete girmiş, bir siyasi partide yönetim deneyimi olmayan bir insandır. Ben bunu bir eksiklik olarak görmüyorum. Çünkü onu Recep Tayyip Erdoğan ve benzerleri türünde bir siyasetçi olarak görmek istemiyorum.
Göründüğü gibi bir insan olması, davranışlarındaki “sahicilik” insanda güven duygusu yaratıyor. Sosyal demokratların böyle bir lidere gereksinimleri vardı, diye düşünüyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu hiç hata yapmıyor mu, yapıyor. Belirleyici olmadıktan sonra pek bir önemi yok öğrenme sürecinde yapılmış ve yapılacak hataların.
Sözgelimi seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmesi yönündeki söylemi hem erken hem de gereksizdi fakat düzeltilemeyecek bir hata değildi; değildir.
***
Parti meclisindeki dağılım aşağı yukarı gönlümden geçen biçimde gerçekleşti. 80 kişilik bu kadronun partinin değişim sürecine ivme kazandıracağına, ülke ve toplum için yararlı işler yapacağına inanıyorum.
CHP’nin üyeleri gibi sokaktaki insanı da boğan ağır bürokratik yapısından, tek parti döneminden kalmış dayatma ve zorlamalardan bir an önce kurtulması gerekiyor.
CHP, sosyal demokrat bir parti olduğunun bilincinde olmalı, “sosyal” yanının emekten kaynaklandığını unutmamalı, diye düşünüyorum.
Türkiye gibi nüfusunun yüzde 70’i 35 yaşın altında bulunan nesnel-dinamik bir ülkenin sosyal demokrat partisinin toplumun yaş piramidine uyum sağlayacak ölçüde gençleşmesi ve dinçleşmesi mutlak bir zorunluluk oluşturuyor.
Partinin özellikle gençler ve kadınlar bağlamında çağdaş projeler üretmesi gerekiyor.
Dileriz, epey bir zaman önce hazırlanmaya başlandığı söylenen Kürt raporu da bir an önce kamuoyunun bilgisine sunulur. Bu çerçevede Sezgin Tanrıkulu, Ercan Karakaş gibi sorun üzerinde etraflı düşünmüş kişiliklerin parti meclisine girmiş olmalarını CHP için bir kazanım olarak değerlendiriyorum.
***
Marksist gelenekten gelen bir sosyalist olarak önümüzdeki genel seçimlere kadar eleştiri hakkımı saklı tutarak CHP’yi destekleyeceğimi siz, değerli okurlarıma duyurmak istiyorum.
En azından bugün için CHP bana başımızdaki iktidardan kurtulma yolunda bir umut veriyor.
Çocuklarımız coplanmasın, işçilerimiz ezilmesin, kadınlarımız tutsaklaştırılmasın, Kürt yurttaşlarımız baskı, zulüm görmesin, Alevi yurttaşlarımız horlanmasın, doğamız yıkıma uğramasın, yarınımızdan korkmayarak bu güzel ülkede barış içinde, türkülerimizi söyleyerek kardeşçe yaşayalım istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder