Gülay Göktürk, Hanefi Avcı’nın “Haliç’teki Simonlar” kitabını okumuş, bir sonuca varmış. Bilindiği gibi kitabın ağırlık noktasını Gülen cemaatinin polis teşkilatını ele geçirmesi oluşturuyor. Gülay Göktürk bunu doğal karşılıyor, soruyor: “Neden Gülen Cemaati mensuplarının Emniyet Teşkilatı’nda ya da bir başka devlet kurumu içinde etkin olmaları suç olsun? Gayrimeşru yollardan mı gelmişler oralara? Bazı makamlar bazı vatandaşlara yasak mı? Bunu engelleyen bir kanun mu var?” Ortaya attığı soruyu yanıtladıktan sonra vardığı sonucu açıklıyor: “(…) Demokratik devletlerde, sivil toplum içinde var olan her türlü gücün, politik toplumda yansımasını bulması doğaldır. Dini örgütlenmeler, cemaatler ve tarikatlar da sivil toplumun bir parçasıdır ve onların da, kendi Türkiye projelerini hukuk düzeni içinde ve yasal sınırlar dahilinde, devlet katlarına taşıma hakları vardır. Dolayısıyla Gülen Cemaati mensuplarının da Emniyet Teşkilatı’nda ya da bir başka devlet kurumu içinde etkin olması suç ya da ayıp değildir.” *** Ona göre Fethullahçıların tüm devlet katlarında, örneğin polis teşkilatında örgütlenerek etken bir konuma gelmelerinde olumsuz bir yan bulunmuyor. Bunu engelleyen bir kanun da olmadığına göre... Gülay Göktürk, yaklaşık 70.000 basılan, çoğu havalimanları gibi yerlerde bedelsiz dağıtılan, birazı da bayilerde satılan Fethullahçı Bugün gazetesinin bir yazarıdır. Dolayısıyla Gülen cemaatinin devlet katlarında konuşlanmasına olumlu yaklaşması doğaldır. Doğal olmayan, onun bu yaklaşımını ileri derecede savunduğu “liberalizm” ile bağdaştırabiliyor olmasıdır. Göktürk, bu yaklaşımını, “sivil toplumda oluşan bir gücün kendi Türkiye projesini devlet katına taşıması” olarak açıklarken, bir gerçeği görmezlikten geliyor. Devlete, üniformalı ya da üniformasız olsun, devlet bürokrasisine entegre olan bir güç “sivil” niteliğini koruyabilir mi? Sözgelimi, bir polis memuru, bir emniyet müdürü, bir istihbarat şefi ya da bir emniyet amiri salt “cemaatten” diye hâlâ sivil toplumun bir üyesi olarak tanımlanabilir mi? Bir cemaatçi devlet memuru görevi sırasında ait olduğu cemaatin çıkarlarından kendini soyutlayabilir mi, bağımsızlaştırabilir mi? Göktürk, bu soruların yanıtlarının “hayır” olduğunu bilecek kadar zeki bir insandır. Fakat bilmezden geliyor. Çünkü bu ülkede “liberalim/özgürlükçüyüm” diyen birçok insan gibi o da sırtını yasladığı güç odağının “icazet”i ölçüsünde liberaldir, özgürlükçüdür. *** Gülay Göktürk toplumumuzdaki birçok “icazetli liberal” gibi “sol’dan dönme”dir. Bir zamanlar Marksizm-Leninizm’in, Maocu düşüncenin, proleterya diktatörlüğünün “yılmaz” bir savaşçısıyken, şimdi İslamik-kapitalist Fethullah Gülenci örgütlenmenin bağnaz bir savunucusudur. O, doğal ki ülkemiz sosyalist hareketinin tek “dönek”i değildir; sayısız benzeri vardır. Türkiye gibi toplumsal değişim sürecinin büyük bir hızla geliştiği bir ülkede bu tür kişilik deformasyonlarına, amorflaşmalara, saf değiştirmelere sıkça rastlanıyor olması olağanüstü bir durum değildir. Bu açıdan bakıldığında Göktürk’ün bir yazı konusu olacak ölçüde ilginç bir yanı olup olmadığı sorgulanabilir. Bence vardır! İlginçliği, sol’dan sağ’a savruluşundaki polarizasyonun derecesinden kaynaklanmaktadır. Gülay Göktürk, bugün 61 yaşındadır. Sol ile lise çağlarında tanışır, 20 yaşında ODTÜ öğrencisiyken örgütlenir. Üniversiteyi terk edip fabrikalarda işçilik yapar. 12 Mart 1971 sonrası 2.5 yıl cezaevinde yatar, 1974 affı ile serbest kalır. Yeniden işçiliğe döner. Gecekonduda oturur. 1977 yılında yayımlanmaya başlayan günlük Aydınlık gazetesinin işçi sayfasının sorumluluğuna getirilir, “Örs ve Çekiç” köşesinde yazılar yazar. 12 Eylül 1981 darbesinden sonra Aydınlık hareketinden kopar. Güneş ve Günaydın gazetelerinde, Nokta ve Aktüel dergilerinde çalışır. 1994 yılında Dinç Bilgin’in Sabah gazetesinde köşe yazıları yazmaya, aynı zamanda da “liberalleşmeye” başlar. Sonunda bugün bulunduğu yere gelir. Nereden nereye, öyle değil mi? Hazin bir hayat hikâyesidir onunki.
|
3 yorum:
Döneklere artık liberal deniyor sayın Deniz Kavukçuoğlu... Ne yazık ki onlar sadece bu günlerde adam yerine konuldukları için kendilerine ayrılan uyduruk gazete köşelerinde ahkam kesiyorlar.. Sap döner keser döner gün gelir devran döner.. İşte o gün geldiğinde yüzlerine tükürmeye bile değmeyecek...
Boylesine ansliz yoksunu bu kadini yelevizyonlarda parlsysnlar dimdi timsah gozyaslsri dokuyor
Boylesine ansliz yoksunu bu kadini yelevizyonlarda parlsysnlar dimdi timsah gozyaslsri dokuyor
Yorum Gönder