10 Eylül 2010 Cuma

DAYAK YEMEDEN ŞU İŞİ BİTİRSEK - 06.09.2010

Bu yaşıma kadar onca seçim, iki de halkoylaması gördüm, toplumun gelecek pazar yapılacak referandum öncesinde olduğu kadar azarlandığını, korkutulduğunu, sindirilmeye çalışıldığını anımsamıyorum.

Başbakan çıkıyor, işadamlarına, Oyunuzu açıklayın diyor ve ekliyor: Bitaraf olan bertaraf olur! Yani yok olursunuz, silinirsiniz, gidersiniz demeye getiriyor.

Sanayi Bakanı kükrüyor:Eğer hayır diyecekseniz bir daha yanıma gelmeyin!

Uluslararası ün yapmış iki pop sanatçımızdan biri olan Tarkan Allianoiye sahip çıkacak oluyor, bu kez Çevre ve Orman Bakanı kaşlarını kaldırıyor: O her işe burnunu sokmasın, kendi işine baksın!

Kısacası her ağzını açan azarlanıyor, bir dayak yemediği kalıyor.

***

Bu üç örneğin dışında başka fırçalamalar da var tabii. Sözgelimi,Alevi dedeleri, Türk soyundan olmayanlar da paylarını alıyorlar atılan fırçalardan.

AKPliler bu fırça düzenini demokrasi sanıyorlar. Belki onlar da kendi açılarından haklılar, çünkü sarmalandıkları dogmalar bu kadarına izin veriyor. Haksız oldukları nokta demokrasi sandıkları bu ucubeliği toplumun geneline dayatma arzuları.

Bu köşede birçok kez yinelendiği gibi AKPlilerin gönüllerinde yatan düzen Orta Anadolu otokratizmi. Bir liderin ve çevresindeki oligarşik yapılanmanın bu hot-zot düzenini Türkiyenin geneline yaymak istiyorlar. Başbakan yıllar önce demokrasinin son hedefe varma yolunda ilerleyen bir tramvay olduğunu söylemişti. Gerçekten de demokrasi tramvayı son durak olan otokratik egemenliğe doğru hızla yol alıyor.

12 Eylül referandumu bu nedenle çok önemli; çoğunluk evet derse tramvay hedefi doğrultusunda daha da hızlanacak, çoğunluk hayır derse bu makas değişikliğine yol açacak.

***

Bu referandum işi bir bakıma iyi oldu, çünkü toplumun bakmasını değil ama görmesini bilebilen kesimi AKPnin niyetinin ne olduğunu daha açık olarak algılayabildi. Anlaşıldı ki din bunların elinde bir oyalama aracıymış. Türban falan fasa fisoymuş.

Dini bilinçli olarak umacılaştırarak laik kesimlerin tüm güçlerini bu alanda yoğunlaştırmalarını sağlarlarken, hedefleri doğrultusunda devleti alttan alta ele geçirmeyi büyük ölçüde başarmışlar. Geriye bir tek yüksek yargı kalmış. Gelecek haftaki referandumda da esas oylanacak olan yargıyla ilgili iki madde zaten.

***

Bir de AKPye yandaş medyada düzen çığırtkanlığı yapan sonradan olma liberal bir kesim var. Referandum sürecinde şaşkın tavuklara döndüler. Televizyonlardaki açık oturumlarda hâlâ yüzleri patlıcan moru, avurtları şişik, ağızlarından tükürükler saçarak canhıraş bir şekilde AKP politikalarını savunmaya çalışıyorlar, ama söylediklerine kendileri de pek inanmıyorlar. AKP yöneticilerinin fırça harekâtından onlar da rahatsızlar. Ama bir ikisi dışında bunu dile getirmeye yürekleri yetmiyor. Kıvırtıyorlar.

Geçenlerde bir TV kanalında Eser Karakaşı izledim. AKPnin ekonomik büyüme politikasını yere göğe sığdıramadı. Bir de, Ekonomiyi büyütmek en büyük milliyetçiliktir!gibi bir söz etti. Eh be kardeşim, sen ekonomi profesörüsün, ekonomik büyüme kazanımlarında adil paylaşım söz konusu olmadığında ne anlam taşır? Yoksa 19. yüzyılın İngilteresinde mi yaşıyoruz? Bak, milliyetçiliki olumlandırmak gibi gerçek özgürlükçüleri/liberalleri mezarlarında ters döndüren o apriori saçmalığa bir şey demiyorum. Sorularıma yanıt ver, yeter.

Neyse, biz yine başa dönelim ve yazımızı, Şu referandum işini dayak yemeden bir bitirsekdiyerek bitirelim.

Hiç yorum yok: