Haberi okuyunca güldüm... Biliyorsunuz, Almanya’nın yeni bir cumhurbaşkanı var. 31 Mayıs 2010 tarihinde istifa eden Horst Köhler’in yerine yine Hıristiyan Demokrat Birliği’nden Christian Wulff seçildi. Eski bir savcı olan Bay Wulff bu göreve son 50 yıldır gelenler arasında en genci, 51 yaşında. Kendisinin ilk evliliğinden 16 yaşında, eşi Bettina’nın da yine ilk evliliğinden 6 yaşında birer kızları var. Haberin konusu olan 2 yaşındaki Linus Wulff ise ortak çocukları.
Bay Wulff cumhurbaşkanı seçilince aile yaşadıkları Hannover’den başkent Berlin’e taşınıyor. İlk işleri de kızları okula, küçük oğlan çocuğunu da bir kreşe yerleştirmek için ilgili yerlere başvurmak oluyor. Kızlarda bir zorluk yok, fakat Linus’un kreşi bir sorun oluyor. İlgili makam Cumhurbaşkanı’na, “Berlin’de kreş talebinin 152 bin, mevcut yer adedinin ise yalnızca 116 bin” olmasını gerekçe göstererek, “Kusura bakmayın, talebinizi ancak sıraya koyabiliriz!” diyor. Wulf çifti ise aylarca bekleyecek durumda değiller; devlet işleri, protokol zorunlulukları, iç ve dış geziler... Kucakta da bir çocuk... Olacak şey değil! Cumhurbaşkanı bu kez de Federal Parlamento’nun kreşine başvuruyor ama oradan aldığı yanıt da olumsuz. İlgili görevli, “Sayın Cumhurbaşkanı” diyor, “siz milletvekili değilsiniz, parlamento çalışanı da değilsiniz, o halde yapabileceğim bir şey yok!”
***
Habere güldüm ama yüreğim de kalkmadı değil. Sen koskoca cumhurbaşkanı ol fakat çocuğunu bir kreşe vereme! Peh, peh, peh...
Şimdi, “O da çocuğunu özel bir kreşe versin, koca Berlin’de hiç mi özel kreş yok?” diyebilirsiniz. Hiç olmaz mı, doğal ki vardır, ama Bay Wulff, “sokaktaki vatandaş” değil ki! Adamı orada tefe koyarlar. Özel bakıcı tutsa yine aynı durum, millet “Vay be!” der.
İster gülün, ister ağlayın. Almanya’da cumhurbaşkanı olmak hiç kolay değildir.
***
İnsan, Avrupalıların bu tuhaflıklarını duyunca kendi ülkesiyle iftihar ediyor. Örneğin biz, hepimiz adımız gibi biliyoruz ki bu cennet vatanımızda hiçbir cumhurbaşkanımızın başına böyle şeyler gelmez, gelemez, getirmezler, getiremezler. Her şeyden önce hiçbir “kıçı kırık” görevlinin, Cumhurbaşkanı’nın bir isteğini geri çevirmek gibi bir tuhaflık aklının ucundan bile geçmez çünkü. Niye geçmez, daha doğrusu geçemez, bu soruyu yanıtlamayı bir deneyin, bakın ne kadar çok yanıt bulacaksınız!
***
Türkiye’de kamu hizmetleri açısından bir cumhurbaşkanıyla niteliksiz bir işçi arasında hiçbir fark yoktur. İkisi de yasalar karşısında ve kamu kuruluşlarının verdiği hizmetlerden yararlanma hakkı açısından eşittir; aralarındaki eşitlik her ikisinin de Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmalarından kaynaklanır. Doğumumuzdan başlayarak ölümümüze kadar tanık olduklarımız, yaşadıklarımız ise bu eşitlik ve hakkın hayatta karşılığı olmadığını, “kâğıt üzerinde” kaldığını göstermektedir.
Bu nedenledir ki Türkiye’de bırakın Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, bakanları ya da milletvekillerini, orta düzeyde bir bürokratın bile Alman Cumhurbaşkanı’nın yaşadığı sorunları yaşayacağı düşünülemez.
Alimallah adamı sürüm sürüm süründürürler.
***
Başbakan ikide bir “üstünlerin hukuku” diyor ya, çok komiğime gidiyor. Başka komiklikler de var tabii, ama başka sefere. Hele şu referandum komedyasını arkada bırakalım, tuhaflıklar üzerine daha çok pazar yazıları yazarız.
1 yorum:
paylaşım için teşekkürler...
Yorum Gönder