17 Ocak 2009 Cumartesi

YAZMAK İSTEYİP DE YAZAMAMAK - 18.01.2009

Sıkça karşılaştığımı söyleyemem ama bugün ne yazacağımı bilemediğim günlerden biri. İki saattir bilgisayarımın başındayım fakat aklıma bir türlü yazmaya değer bir konu gelmiyor. Belki esinlenebilirim umuduyla gazetelerin köşelerine göz atıyorum, oralardan da bir şey çıkmıyor. Aylardır gündemin ilk iki sırasını oluşturan “ekonomik kriz” ve “Ergenekon” üzerine binlerce yazı yazılmış, neredeyse tüketilmiş.

“Neredeyse” diyorum, çünkü her iki konunun da yorumlara neden olacak ölçüde kendilerini yeniden üretme durumları var, fakat bunlar ne kadar ciddiye alınabilir, durup düşünmek gerekiyor. Sözgelimi, Tuncay Güney adlı psikopat! Ciddiye alınıp söyledikleri üzerine yazı yazılabilir mi? Bakırköy’de, Manisa’da bunlardan yüzlercesi var sırtlarına deli gömleği giydirilmiş, ne yapalım, devlet televizyonu TRT bu zavallıyı ciddiye aldı diye biz de mi ciddiye alalım? Hem bu son zamanlarda şirazesinden iyice çıkmış TRT’yi de ciddiye almak olmaz mı?

İpin ucunun kaçtığı konularda kalem oynatmak gerçekten zor, hele Ergenekon gibi bir husumet, öç, intikam saldırısına dönüştüğü izlenimi veren konularda daha da zor.

***

Cengiz Çandar’ın dünkü Referans’ta yayımlanan “Korku Cumhuriyeti” başlıklı yazısına bakıyorum. Biliyorsunuz, Çandar, sonradan nadim olmuş, doğru yolu bulup Turgut Özal’ın kanatları arasında semirtilmiş eski bir Marksist’tir. ’Korku Cumhuriyeti’ yanıltması, Ergenekon avukatlığının en çarpıcı savunma metni, Ergenekon mağdurlarına yani Türkiye halkına, Türkiye demokrasisine, Türkiye’de demokrasi mücadelesine yöneltilen en etkileyici saldırı söylemi haline getirildi,” dedikten sonra baklayı ağzından çıkarıyor, “Usul, esası yok edemez; gözlerden kaçıramaz.”

Bu nasıl bir demokrasi anlayışı ise bir terör örgütü soruşturmasını bahane edip ne kadar muhalifin varsa iteleye kakalaya gözaltına alacaksın, gözdağı verdikten sonra salıvereceksin. Bu arada yandaş medya çığlık çığlığa sonradan salıverilecek masum kişileri terörle, teröristlerle ilişkilendirip yaftalayacak!

Merak ediyorum, sanırım sizler de merak ediyorsunuzdur, metruk gecekondularda, boş yazlık evlerde, apartman dairelerinde, bahçelerde, ormanlıkta depolanan el bombalarının, tüfeklerin, lav silahlarının, UZİ’lerin, mermilerin vb mühimmatın sahiplerini ya da Ergenekon’un Susurluk’a uzanan uzantılarını ya da bir darbeye zemin oluşturacak ‘sabotaj planlarının planlayıcılarını’ kim, kimler savunuyor? Böyle birileri var mı? Cengiz Çandar ve onun gibiler bu tür yazılarla, söylemlerle kimi, kimleri göstermek istiyorlar? En azından bir iki ad vermeleri gerekmez mi? Oysa ne ad veriyorlar ne de bir adres gösteriyorlar.

***

Bizim liberaller bir tuhaf yaratıklar; liberalizmlerini biraz kaşıyacak oluyorsunuz, faşistoizm görünmeye başlıyor. Seçkinci bir faşistoizm bunlarınki, yoksa “usul esası yok edemez” mantığının kökünü nereye bağlayacaksınız? Bu mantıkla bütün işkenceleri, kıyımları, cinayetleri meşru gösterebilir, örneğinde “cezaevlerinde disiplin esastır” deyip Bayrampaşa’daki siyasi mahkûm katliamını meşru kabul edebilirsiniz.

“Esas olan davanın selametidir” deyip ifade sırasında sanıklara yapılacak işkenceleri meşru ilan edilebilirsiniz. Aynı mantıkla Güneydoğu’da olağan üstü hal ilan edip her Allah’ın günü ev baskınları düzenleyebilir, hatta “esas olan vatanın dirliğidir” deyip yargısız infazları alkışlayabilirsiniz.

Demokrasinin dibine kibrit suyu döken bu mantıktır.

Bizim liberaller de gele gele bu noktaya gelmişlerdir.

Tanrı bizi liberallerden korusun!

-------------------

Okur Yorumu:

allahin halk dusmani, darbeci memur avukati.. bok deligine atilmis komunizmi cikarip cilaliyomusun? cilala cilala.. belki alan olur

Adnan Soysal, 19.01.2009




Hiç yorum yok: