2. Çukurova Kitap Fuarı nedeniyle birkaç gündür Adana’dayım. “Tebdili mekânda ferahlık vardır” denir ya, insan geçici bir süreliğine bile olsa geldiği kente alışmaya çalışırken, yeni insanlarla tanışırken kafasındaki dikkat yoğunluğu da farklılaşıyor.
Adana ilginç bir kent, Adanalılık da bulaşıcı bir özellik, buraya ayak basar basmaz kent sizi öyle bir kavrıyor ki nasıl olduğunun farkına varmaksızın hızla Adanalılaşmaya başlıyorsunuz. Örneğin, İstanbul’dayken aklımın ucuna bile gelmezken beş gündür öğle-akşam “acılı Adana” yiyorum, hele dostlarla birlikte olunca başlı başına bir muhabbet odağı oluyor mübarek.
Bu arada bir zeytinyağı ve zeytinyağlı dostu olan sevgili Doğan Hızlan’ın orijinal Adana’yı geri çevirmemekle birlikte “tavuk Adana” diye yeni bir damak tadı keşfettiğini de buraya bir not olarak düşüyorum.
***
Kitap fuarlarının hoş bir yanı da yazı alanında uğraş veren dostların buluşmalarına güzel bir ortam hazırlaması. Fürüzan, Ataol Behramoğlu, Sevgi Özel, Banu Avar, Ahmet Ümit, Ali Nesin, Server Tanilli, Vural Savaş, Ümit Zileli, Deniz Som, Şükran Soner, Sennur Sezer, Adnan Özyalçıner, Üstün Akmen, Işık Öğütçü, Nur İçözü, Gülsüm Cengiz, Mavisel Yener, Bilgin Adalı ve Uykusuz Dergisi çizerleri fuarın ilk üç günü Adana’daydılar.
Fuarın yıldızı ise Türk edebiyatına 126 yapıt kazandırmış olan gülmece ve çocuk kitapları yazarı Muzaffer İzgü. 2. Çukurova Kitap Fuarı’nın “Onur Konuğu” seçilen ustaya açılış töreninde TÜYAP tarafından bir plaket sunuldu ve aynı akşam onuruna düzenlenen yemekte yaptığı hayat dersi içerikli konuşmasıyla tüm dinleyenleri heyecanlandırdı.
Fuarın ilk üç günü geriye kalan altı günün de başarılı geçeceğini gösteriyor. Sanırım fuara gelen toplam kitapsever sayısı bu yıl 200 bini aşacak. 186 yayınevinin katılımıyla gerçekleşen ve bu açıdan İstanbul dışı fuarlarda bir “rekor” sayılan bu hızlı büyümede yayınevlerinin yanı sıra ellerindeki tüm olanakları seferber eden Adana Valisi Sayın İlhan Atış ile Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Aytaç Durak’ın da önemli katkıları var.
Adana’nın güçlü yerel basınının da bu yöndeki çabalarını göz ardı etmemek gerekiyor.
***
“Acılı Adana”, edebiyat, dost buluşmaları gibi güzellikler bir yana burada da insanların başlıca gündem konusu doğal ki Ergenekon. Ankara kazıldıkça ortaya çıkan silahlar, cephanelikler insanları haklı olarak korkutuyor. Ortak düşünce Ergenekon’un bu yanının doğrudan doğruya Susurluk’la bağıntılı olması; o zaman yapılan soruşturmalar bir avuç tetikçiyle sınırlandırılmayıp derinleştirilerek, gerçek suçlular ortaya çıkarılsaydı bugünlere gelinmezdi, diye düşünülüyor.
Ergenekon’un ikinci yanı ise hiç kimseye inandırıcı gelmiyor. İnsanlar, bilim adamlarının, yüksek rütbeli emekli generallerin, hukukçuların evlerinin aranmasına, gözaltına alınmalarına bir anlam veremiyorlar. Bunu muhalif seslerin kesilmesine yönelik yaptırımlar olarak görüyorlar, bu kişilerin daha sonra gözaltından salıverilmeleri, soruşturma kapsamından çıkarılmaları onların bu görüşünü onaylıyor.
Doğal ki Türkiye’nin her yanında olduğu gibi burada da liberal şapkalarının altında faşistoid beyin taşıyan aymazlar var; bunlara kalsa Türkiye’de kendileri gibi düşünmeyen herkes bir kulp takılıp içeri tıkılmalı, sesleri kesilmeli ki, meydan kendilerine kalsın, yalnızca onlar konuşsunlar.
***
“Umut:Sosyalizm” adlı kitabımın geçen hafta Literatür Yayıncılık’tan çıktığını ilgilenen okurlarıma duyururum. Adanalı okurlarım beni Fuar Alanında Can Yayınları ya da Literatür Yayıncılık standlarında bulabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder