11 Şubat 2009 Çarşamba

İŞTE AKP! İŞTE SOSYAL DEVLET! - 11.02.2009

Televizyon ekranındaki spiker, Tunceli’nin karlı sokaklarında sırtındaki çamaşır makinesiyle yoldan geçen birine adres soran o hamalın ne kadar hayırlı bir görevi yerine getirdiğini söylediğinde, “İşte,” dedim, “işte, sosyal devlet denen şey bu!”

O, sırtındaki ağır yükten dizleri titreyen hamal, kentin valilikçe saptanan üç küsur bin talihlisinden birine payına düşen “devlet armağanını” götürüyordu.

Tunceli’de insanlar günlerdir heyecan içindeydi. Valilikle Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Vakfı el ele, omuz omuza vermişler “sosyal talihlilere” buzdolabı, bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, koltuk, kanepe ve yatak dağıtıyorlardı.

Bu, Türkiye’de başka illerin valiliklerince örnek alınması gereken bir ilkti. Nitekim aradan çok geçmeyecek, Kırklareli valiliği de harekete geçecekti. İlgililer kenti taramışlar, olağanüstü bir hızla görev bölgelerinde banyosu, tuvaleti olmayan ya da olup da kullanılamaz durumda olan 215 hane saptamışlardı. Sayın Vali mahallinde gerekli teftişi yapıp durumdan “şahsen ikna” olunca “Başlayın!” buyruğunu vermiş, ustalar derhal işe koyulmuşlardı.

***

Burası Türkiye, başında da AKP olduğundan bu “sosyal” işlerin tuhaf yanları da yok değildi tabii. Örneğin, payına bulaşık makinesi düşen talihli yoksullar, aygıtın kullanım kılavuzunu okuma yazması olan komşularına okuttuklarında şaşırmışlardı. Kılavuzda bulaşık makinesinin boş durumda çalıştırılmaması, aygıtın alım hacminin 72 parça olduğu ve buna dikkat edilmesi öneriliyordu.

Bu nasıl olacaktı? Hemen mutfağa koşmuşlar, tabak çanak, kap kacak ne varsa saymışlar, ama sayıyı tutturamamışlardı. Yaşadıkları derin düş kırıklığı bir aklı evvelin araya girmesiyle son bulmuş, aygıttaki eksikliği pet şişe, konserve kutusu gibi nesnelerle kapatma fikrini benimsemişlerdi.

Kırklareli’ndeki talihliler ise şimdi su bulma derdindeydiler. Pırıl pırıl banyoları, duşa kabinleri, rezervuarlı tuvaletleri olacaktı, fakat yıllardır belediye kapılarını aşındırmalarına rağmen evlerine şehir suyu bağlatmayı başaramamışlardı. Ama “mütevekkil” insanlardı, hamamı, helâyı veren elbet bir gün suyu da verirdi.

***

AKP’nin bu tür sosyal girişimleri karşısında paniğe kapılan muhalefet partileri ve “münafık matbuat” hemen saldırıya geçmişler, T.C. Anayasasında belirtilen “sosyal devlet” ilkesinin somut ifadesi olan bu çabalarla 29 Mart Seçimleri arasında ilişki kurma gayretine düşmüşlerdir. Beyaz eşya dağıtımı, hamam, helâ yapımı gibi sosyal faaliyetlerin “seçim rüşveti” gibi ahlak dışı bir davranışla nasıl bir ilgisi, nasıl bir rabıtası olabilir?

Bence bu gibi boş şeylerle uğraşmak yerine ne olup da AKP’nin sosyal faaliyetlerin bir anda bulgurdan bulaşık makinesine, makarnadan buzdolabına, kömürden yatak odası takımına sıçramasının nedenleri üzerinde durmak gerekmez mi?

Lütfen kabuğunuzu kırıp dünyaya bir bakın! Türkiye’den başka hangi ülkede valiler kamyonların “şoför mahalline” oturup kapı kapı kömür, hamallar sokak sokak dolaşıp beyaz eşya dağıtmaktadır?

Bu, Türkiye’nin 6 yıl gibi kısacık bir sürede az gelişmişlikten bir “refah devletine” dönüştüğünün göstergesi değil midir? İşte, muhalefetin ve münafık matbuatın anlayamadığı, görmek istemediği durum budur!

Aman efendim, işsizlik artıyormuş, tabii artacak! Millet yoksullaşıyormuş, tabii yoksullaşacak! İnsanlar çöplerden yiyecek topluyormuş, tabii toplayacaklar!

Tüm bunlar Türkiye’nin dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğunun gözle görülen kanıtlardır. Türkiye, kapitalistleşerek kalkınmaktadır, bedeli budur, dolayısıyla kanıtlar bunlarla da sınırlı kalmayacak, fuhuş da, çocuk ölümleri de, sokak çocuklarının sayısı da artacaktır.

Millet yoksullaşıyormuş… İyi yani, yoksullaşmasın! Yoksullaşmasın da valiler, kamyoncular, hamallar işsiz kalsın? Öyle mi?


Hiç yorum yok: