9 Şubat 2009 Pazartesi

CUMA, SAAT 10.53 - 08.02.2009

Cuma, saat 10.53. Eşim aradı Florence Nightingale Hastanesi’nden. Can dostum, “canım arkadaşım” bir daha dönmemecesine ayrılmış aramızdan. En beklenen ölümler bile çaresiz kılıyor insanı. İlk bulduğum koltuğa oturdum, düşünmeye başladım ne düşüneceğimi bilemeden. İçimden avazım çıktığı kadar bağırmak geldi; bir on gün içinde üçüncü ölüm bu. Önce Haydarpaşa Lisesi’nden sıra arkadaşım, tiyatrocu Nevzat Şenol, sonra değerli dostum, edebiyat ustası, sevgili ağabeyim Orhan Duru, şimdi de Prof. Dr. Türkel Minibaş.

***

Gözlerimi kapatıp Cihangir’e uzandım. 14 aralık 2008 doğum günüydü Türkel’in. Her yıl o günün akşamı evi dostlarıyla, sevenleriyle dolu olurdu. O akşam da öyleydi, ayakta durmak için bile olsa bir yer bulamayanlar sokağa taşmışlar, Susam Sokak’ın kaldırımlarında aralarında söyleşiyorlardı. O akşam orada olan herkes bu kutlama akşamının son buluşma olduğunu biliyordu.

Bir yılı aşkın bir süredir direniyordu Türkel, hiçbir şey olmamış, hiçbir şey olmuyor, olmayacak gibi hayata olağanüstü bir bağlılıkla Genel Başkan Yardımcısı olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni, birbiri ardınca uç veren kardelenleri düşünüyor, gazete yazılarını, üniversitedeki derslerini aksatmıyor, o konferans senin, bu açık oturum benim koşuşturup duruyordu. Oysa tüm tıbbi desteğe karşılık kırk kilonun altına düşmüştü.

***

Özü gibi duruşu da sağlam bir direnç insanıydı Türkel. 1995-1999 yılları arasında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkanlık Danışmanlığı yaptığını bilenler para ekonomisini onun kadar iyi bilen bir bilim kadınının nasıl olup da “çok kazandıran” para piyasasında kendine bir yer tutmadığını merak ederlerdi.

O, yaşamak istediği hayatın sınırlarını kendi özgür istenciyle belirlemesini bilen, o sınırlar içinde var olmayı olabildiğince güzel, gelişmesini de verimli kılabilmek için büyük çaba gösteren bir insandı. En büyük desteği kendi emeği, kendi üretkenliğiydi. Özgüveni, insanı hayran bırakacak ölçüdeydi; çoğu insanın denese de altından kalkamayacağı ölçüde paylaşımcıydı.

Ödünsüz bir yurtseverdi. Gerekli gereksiz kimlik tanımlamalarına hacet bırakmadan sosyalistliği duruşundan, davranışlarından okunan tutarlı bir devrimciydi.

Kadınlığının bilincinde olan bir kadındı. İstanbul Üniversitesi’ndeki öğretim üyeliğinin yanı sıra aynı üniversitenin Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde müdür yardımcısı olarak görev yapıyordu.

Kalabalıklar karşısında konuşurken dinleyenlerin dikkatlerini üzerinde toplamasını bilen, en ciddi konularda bile anlattıklarına espriler katan mükemmel bir hatipti. Cumhuriyet okurlarına her biri bir ders birimi niteliğindeki köşe yazılarından söz etmeye gerek yok, eksikliğini her zaman duyacağımız iyi bir yazardı.

***

Bana kardeşten yakın bir dosttu. Özleyeceğim, arayacağım öyle çok yönü var ki; “en çok” diye soracak olursanız “cerbezesini” derim. Üzerine müthiş güzel oturan o haklı hırçınlıklarını, haksızlıklar karşısındaki ödünsüzlüğünü, hak arayışlarındaki kararlılığını, bana “canım arkadaşım” derken kısılan o maviş gözlerini ve engin sevgisini…

Bugün günlerden Cuma, saat 10.53. Türkel Minibaş sonsuzluğa göçtü.

Pazar günü Cunda’da toprağa verilecek. Üzerine hep yıldızlar yağacak.

Biliyorum.



Hiç yorum yok: