10 Mart 2009 Salı

BİLİNÇALTI IRKÇILIK - 11.03.2009

Ulusal atletimiz Alemitu Bekele Degfa, İtalya’nın Torino kentinde düzenlenen 30. Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nda 8 mart 2009 tarihinde 3 bin metrede 08:46.50’lik derecesiyle birinci olarak altın madalya aldı. Bu derecesiyle atletimiz, 2001 yılından beri Ayşen Barak’a ait olan Türkiye rekorunu da kırmış oldu.

9 mart tarihli gazetelere göz attım, yazılı basın bu önemli spor başarısını küçücük haberlerle okurlarına duyurmuşlardı.

Aynı gün internet gazetelerinde de haber farklı boyutlarda yer almış, okurlar kısa yorumlarıyla habere ilişkin düşüncelerini belirtmişlerdi.

***

Birkaçına göz atalım.

“Elbette gurur duyuyoruz ama neden hep devşirme sporcularla yola devam ediyoruz, bu atletimizi bütün dünya seyrediyor, biz zenci miyiz.Böyle arada sırada başarılı sonuçlar alınca,dünya da bizi siyah ırk olarak hatırlıyor.” (M.T. – Hürriyet)

Elden gelen öğün olmaz, o da zamanında gelmez. Alemitu Bekele Degfa bizim milli atletimiz öyle mi? Nerde bizim sporcularımız?” (D.E. – Hürriyet)

İlk değil; Süreyya Ayhan 1500 metrede Avrupa şampiyonu olmamış mıydı ?” (T.C. – Milliyet)

Yabancı kökenli vatandaşların şampiyon olmaları bizi pek de gururlandırmıyor. Şampiyon çıkacaksa bizden biri olmalı ki gururlanalım göğsümüzü gere gere.” (B.C. – Sabah)

***

Sanırım bu örnekler “sokaktaki adamın” nasıl düşündüğünü gösteriyor. Birinin “devşirmelik” ile sorunu var, devşirme sporcu üstelik kara derili olunca sorun endişeye, korkuya dönüşüyor. Biri, nerede bizim sporcularımız, diye soruyor. Öyle ya “elin Habeş’i” hiç “bizim” olabilir mi? Bir diğeri Süreyya Ayhan’ın 2002 Avrupa Atletizm Şampiyonası’ndaki birinciliğini vurgulayarak Bekele’nin başarısını göreceleştirmeye çalışıyor. Oysa ne ilgisi var; biri açık pist 1.500 metre, öbürü ise kapalı salon 3.000 metre şampiyonu! Bir diğeri de “gururlanmak” için “bizden birinin” çıkmasını bekliyor.

Bu okurlardan hiçbiri bilinçli “ırkçı” değil; fakat tümünün de bilinçaltına her an ırkçılığa dönüşebilecek bir “kan milliyetçiliği” yerleşmiş. Biz, bizim, bizden gibi sözcükler bu kan milliyetçiliğinin dışavurumundan başka bir şey değil.

Anadolu’nun ezelden beri bir “kavimler kapısı” olduğunun farkında değiller. İbrahim Müteferrika’dan Mimar Sinan’a, Sokullu Mehmet Paşa’dan Mahmut Nedim Paşa’ya kadar kültür, siyaset ve sosyal tarihimizin “devşirmeler” ile dolu olduğunu göremiyorlar.

***

Etyopya kökenli Alemitu Bekele Degfa, 1999’dan beri Türkiye’de yaşıyor, Türkçe konuşuyor, Türkiye için koşuyor, üzerinde ulusal takım formasını taşıyor, ülkemize altın madalya kazandırıyor. Cebinde de Türkiye pasaportunu taşıyor, çünkü o da başarılı sporcumuz Süreyya Ayhan gibi Türk vatandaşı.

Ne var ki “kan milliyetçiliği” beyinleri dumura uğratıyor, gözleri kör ediyor. Fransa’da, İngiltere’de, İsveç’te ve daha birçok ülkede “olağan” olan bir durum, burada olağandışı bir durum olarak değerlendiriliyor.

Oysa kara derili bir futbolcu, Marco (Mehmet) Aurelio Ulusal Futbol Takımımızda top koşturuyor, yine bir kara derili atletimiz, Elvan Abeylegesse 2004 yılında 5.000 metrede dünya rekoru kırıyor, 2008 Pekin Olimpiyatlarında Türkiye’ye 10.000 metrede gümüş madalya kazandırıyor.

Başkalarını bilemem ama ben derilerinin renklerinden de, kökenlerinden de bağımsız olarak Türkiye’ye prestij kazandıran tüm başarılı sporcu yurttaşlarımla övünüyorum.

Hiç yorum yok: