1.3.2009 tarihli “Anadilden Anadil Sorununa” başlıklı yazım kimi okurlarımı öfkelendirmiş. Bodrum’dan yazan K.Y. adlı okurum şöyle diyor:
“Söz konusu yazıyı siz yazmış olamazsınız. Zira bu yazı, bana göre, ütopyada yaşayan ve başını kuma gömen birinin yazısı. Kimsenin anadilinde konuşması engellenmiyor. 1990'larda ben Kadıköy- Göztepe pazarında hakarete uğrayacağım korkusuyla Türkçe konuşamıyordum, ama pazarcı esnafı bağıra bağıra Kürtçe konuşabiliyordu. Bugün de Bodrum’da Kürt kökenli yurttaşlarımız hiç bir engele uğramadan anadiliyle konuşabiliyor. Nasıl uydurdunuz bu yasaklamayı? Ama T.C.’nin dili Türkçedir ve T.C.’nin TBMM.'de resmi toplantılarda Türkçe konuşma kuralı vardır ve herkes buna uymaya mecburdur. Durum bölünmemize gidiyorsa -ki o tehlike var- hiçbir zaman uygulanma olanağı olmayan bir takım ütopik düşüncelere yer yok. Zira Türkiye iç ve dış mihrakların etkisiyle tehlikede. SİZE TEESSÜF EDERİM. Saygılarımla.”
Değerli okurumun 1990’larda Kadıköy-Göztepe pazarında Türkçe konuşunca hakarete uğrama korkusu duymasının nedenini bilemeyeceğim gibi pazarcı esnafının da bağıra çağıra Kürtçe konuşmalarında nasıl bir özellik var, bunu da bilemiyorum. Bizim toplumumuz gibi “çok dilli” bir toplumda isteyenin istediği dilden konuşmasından, hatta o dilde bağırıp çağırmasından daha doğal ne olabilir ki? Doğal olmayan, kişinin anadilini herhangi bir nedenden ötürü konuşamaması, konuşmaktan çekinmesi, korkması değil midir? Yazımın konusu da sokakta konuşulan Kürtçe değildi zaten.
***
24 temmuz 1923 günü imzalanan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi olan Lozan Antlaşması’nın 39. Maddesinde “herhangi bir dilin özgürce kullanımına herhangi bir sınır getirilemeyeceği” belirtilmektedir. Rum, Ermeni yurttaşlarımız aynı antlaşmada “azınlık” olarak kabul edildiklerinden var olan okullarını korumuşlar, gereksinime göre yenilerini açmışlardır. Türkiye’de faaliyet gösteren Amerikan, İngiliz, Fransız ve İtalyan okullarının varlıkları da güvence altına alınmıştır. Dileyen öğrenciler üniversitelerde Arapçadan Lehçeye, Farsçadan Rusçaya kadar çok çeşitli dilleri öğrenmek olanağını bulmuşlardır.
Lozan Antlaşması’nın 37. maddesi çok önemlidir; anımsayalım: “Türkiye, 38. maddeden 44. maddeye kadar olan maddelerin kapsadığı hükümlerin temel yasalar olarak tanınmasını ve hiçbir kanunun, hiçbir yönetmeliğin ve hiçbir resmi işlemin bu hükümlere aykırı ya da bunlarla çelişir olmamasını ve hiçbir kanun, hiçbir yönetmelik ve hiçbir resmi işlemin söz konusu hükümlerden üstün olmamasını yükümlenir.”
Kürtler ise devlet tarafından farklı bir etnik grup olarak görülmediğinden (ya da görülmek istenmediğinden) ilgili maddelerin kapsamı dışında kalmışlar, Kürtçe resmi katlarda bir “yasak dil”, kimi toplum kesimlerinde de “olmayan bir dil” olarak görülmeye başlanmıştır. Dolayısıyla Kürtçe kitap yayımlamak hakkı, Kürtçe türkü söylemek hakkı, Kürtçe plak, kaset, CD doldurmak hakkı ancak büyük bedeller ödenerek elde edilebilmiştir.
***
Sayın okurum “yasak”ı görmüyor; ben görüyorum. Gözümün önüne, örneğin, 12 şubat 1999 akşamı Magazin Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği ödül gecesinden görüntüler geliyor. Sahnede Ahmet Kaya var, 5 dakika önce ödül almış, sevinçli. Bir açıklama yapıyor, “Yeni bir kaset hazırladım, içinde bir de Kürtçe parça var” diyor. Demesine kalmadan havada çatallar bıçaklar uçmaya başlıyor, bir magazinci köşe yazarı “Sünnetsiz pezevenk!” diye bağırıyor Kaya’ya; bir şarkıcı amigoluğa soyunup insanları kışkırtıyor, bir başka köşe yazarı/televizyoncu salondakileri 10. Yıl Marşı’nı söylemeye çağırıyor. Ahmet Kaya ile eşi neredeyse linç edilecekler, salonu terk ediyorlar. Ahmet Kaya yalnızca o salonu değil, çok geçmeden Türkiye’yi de terk ediyor ve bir yıl sonra Fransa’da ölüyor. Şimdiyse TRT’de türküleri çalınıp söyleniyor. Ne yaman çelişki değil mi?
Bugün Diyarbakır mahkemelerinde salt Kürtçe nedeniyle görülmekte olan yüz civarında dava var; çok geçmeyecek, bir süre sonra böyle davalar da görülmeyecek. Acılar çekene kalacak. Hayat değişiyor çünkü.
Konu tek bir yazıya sığmayacak kadar önemli. Sürdüreceğiz.
Okur Yorumları:
Sayın Kavukçuoğlu;
4 Mart 2009 tarihli yazınızı okudum. Aklıma takılan bazı noktaları yazarsam, 'devamı gelecek' olan makalelerinizde aydınlanabilirim umuyorum.
Cumhuriyet Gazetesi okuruyum. 50 Yaşındayım. Erkeğim. Emekliyim. Az-çok kitap okuruyum. Türkiye ve dünya meseleleriyle olabildiğince ilgiliyim.
İnsanların milliyetini, ırkını, cinsini, yaşını, fiziksel özelliklerini (daha düşünülürse yenileri de bulunabilir) seçemediklerini ve bu sebeple bunlardan utanmasını veya öğünmesini anlayamadığımı belirtmeliyim.
Türkiye'nin yakın geleceğinde iki büyük tehlikenin olduğunu görüyorum : bölünme ve irtica. Bu sürecin içindeyiz ve belki bu yerel seçimlerden sonra AKP hedefine daha hızlı koşacak. Yaşarsak göreceğiz. Benim korktuğum dindar değil 'dinci', Kürt değil 'kürtçü' dür. Ben bu topraklar içinde yoksullukla, cahillikle savaşılmasını istiyorum. İnsanlarım sanatla-kültürle uğraşsın. Biz ne yapıyoruz, kılık-kıyafet, Türk-Kürt meseleleriyle 'oyalanıyoruz'.
Kendimi hiç güvende hissetmiyorum. Benim için çok önemli olmayabilir ama, ya çocuklarımız, torunlarımız, yani gelecek kuşaklar ? Yukarıda bahsettiğim iki önemli problem için beklentim nedir biliyor musunuz sayın Kavukçuoğlu, basit, en önce şunu görmeyi istiyorum : Kendini bu kesimlerin aydını, kanaat önderi gören insanlardan öne atılmalarını bekliyorum. Ramazan ayında davul çalınmasının ve ezanın bağıra bağıra okunmasının artık gereksiz olduğunu, çünkü artık bir liraya çalar saatler satıldığını savunmalarını bekliyorum. Ben onların türban- çarşafını savunurken, onların örneğin hava limanlarından bikinili manken fotoğraflarının kaldırılmasında ortalığı yıkmalarını bekliyorum. Ben Kürtçenin mecliste konuşulmasını savunacaksam, Kürt kardeşlerimden de federasyonu, 'sayın' Öcalanı savunmamasını, birliği savunmasını bekliyorum. Bu topraklarda birlik ve beraberlik içinde ama ulusal gelirin mutlaka hakça ve kardeşçe paylaşılmasını BİRLİKTE haykırmayı istiyorum.
Bakın bahsederken üzülüyorum 'onlar-biz' demekten ama, ne hale geldik, daha sonraki aşamalar beni çok korkutuyor. Yukarıdaki söylemleri seslendirmek islamcı ve Kürt aydınları için imkansız mı ? Cevap evet ise de, hayır ise de kötü. Eğer bu aşamada bile söylenemiyorsa, daha ileriki aşamalarda hiç söylenemeyecektir.
Belki Türkiye'de bunlar olmayacaktır. Bunlar benim gibilerin paranoyakça düşünceleridir, kimbilir. Ama tarih böyle söylemiyor. Yakın geçmişte İran ve Yugoslavya örnekleri var. Umarım biz paranaoyağızdır, umarım 'bişecikler olmaz, demokrasi bu demokrasi' diyenler haklıdır. Ama buna inanın, haksız çıkmaktan en çok ben sevineceğim. Çünkü yine İran'da gördüğümüz gibi, geriye dönmek çok kolay olmuyor.
Saygılarımla,
Turgay Ö./İzmir
********************************************** Sayın Kavukcuoğlu,
konunuz bu gün de kürtçe idi. Dün ana diliydi, bu gün yasak dil. Türkiye7de sadece kürtçe mi ana dili? Demokrasinin temeli özgürlük değil eşitlik. Eşitliğin olduğu ölçüde özgürlük vardır çünkü. Eşitliğin olmadığı yerde nerde özgürlük olur ne de demokrasi. Dil konusunda da eşitlik ön şart. Ya devlet yalnızca kendi dilinde, yani türkçe yayın yapar ya da ülke içinde ne kadar dil varsa o dillerde de yayın yapar.: lazca, çerkesçe, gürcüce... Ya da bırakırsınız insanları isteyen küntçe radyo-televizyon kurar, gazete yayınlar, isteyen gürcüce. Madem resmî kürtçe televizyonunuz var ve orada başbakan kürtçe konuşuyor, Sayın Baydemir neden kendi dilini konuşmasın? TRT kürtçe yayın yapıyorsa neden Resmî Gazete kürtçe yaüyımlanmasın. Ayrıca siz gazetecisinin anımsamanız gerekir OGNI yayımlandığında resmî makamlar "aferin çocuklar" mı demişti. Bir başka deyişle yasak dil yalnızca kürtçe değil, ama siz neden illa ve yalnızca kürtçenin serbest olmasını ve bir resmî kanalının olmasını istiyorsunuz? Neden tüm etnik grupların dilleri için aynı şeyi istemiyorsunuz? Bunun cevabı acaba sizin yeni bir Hasan Cemal olduğunuz mu acaba? Bir başka deyişle 60.000 okurunuzun 30.000'e inmesini mi istiyorsunuz Ermenilerden özür dileyen Hasan cemal gibi (haklı da olabilir, çünkü dedesi o dönemin 3 güçlü adamından biriydi dolayısıyla Ermenileri kesmiş olabilir. Ben özür dilemem çünkü benim dedemi Rus cephesine giderken Ermeniler katletti..
Evet eşit ilkesine saygı duymayan bir Cumhuriyet'i kırk yıldan sonra artık okumamak geçiyor aklımdan ya da bana eşitliğe saygı duyduğunuzu gösterin lütfen Sayın Kavukcuoğlu!
Şunu da eklememe izin verin: Ben kürtçeye karşı değilim, kürtçenin öteki dillerin hakkını yemesine karşıyım. Ayrıca üniter devletin dilinin tek olması gerektiği düşüncesindeyim. Aksi takdirde 26 etnik grubunun her birinin dilinin de resmî dil olması gerekir.
Yine de saygılarımla.
Ekrem A.
*************************************************
Sayın Deniz Kavukçuoğlu;
bu günkü Cumhuriyet'teki 'YASAK DİL' yazınızı okudum.Bodrumdan yazan okurunuza hiç katılmadım.Yazdıklarınıza aynen katılıyorum.Selamlar.
Enise G. S.
********************************************************
Deniz Bey;
PANO köşenizde benim de görüşlerime yer verdiğiniz için onur duydum.Sağolun. 70 yaşındayım, Atatürk milliyetçisiyim ve bununla gurur duyuyorum. Türkiye'min bölünme oyunları beni deli ediyor. İleride düşüncelerimi sizinle paylaşmak ümidiyle saygılarımı sunarım.
Kıral Y.
********************************************************** sn. deniz bey
yazılarınızı sürekli okurumve genel olarak bğenirim ama bu kürtçe yayını savunmanızı pek anlayamadım çünki,herkesin anadiline saygımız sonsuz tamam ama burada yanlış olan devletin bu işi yapması ,o zaman diğer dillerede yaponlarda ana dilinden konuşsun yazsın eğitimini görsün ee nerede kaldı ozaman ulus devlet zaten uzun vadede parçalanmanın önü böyle açılmayacakmı.Emperyalizmin istediğide bu değilmi,bumu demokrasi fazla uzağa ğitmeye ğerek yok yugoslavya daha dün gibi her mahallesinde bir devlet var, onlarda demokrasi diye yola çıktılar.Hem siz bilmiyormusunuzki bu emperyalistler 500 sene dünyayı incille soydular son 150 senedirde demokrasi insanhakları lafları ile soyduklarını yine bilmiyormusunuz emperyalizme bir tek ulus devletlerin direnebileceğini kürtlere böyle özğürlük devlet vaadi ile ortadoğuda kendi tetikçiliğini yaptırdığını, bu kürt -islam faşişti akp. ikdidarımı özğürlükleri savunacak bu bopun eşbaşkanı ğörevini yapıyor alıştıra alıştıra parçalanmanın önünü açıyor. bu devleti kuran adam emperyalizmide çok iyi tahlil etmiş kendi milletinide nedemiş türkiye cumhuriyetine kuran millete türk denir. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE birşey daha söylemek istiyorum dtp genel başkanı soy ağacını bir açıklayıversın geçmiçte o yörelerde akkoyunlu kara koyunlu devletleri vardı safevi devleti vardı başşehirleri diyarbakırdı halkıda kızılbaş türkmenlerdi ne oldu acaba ohalka buharmı oldular? Selamlar iyi çalışmalar diliyorum.
ERDİNÇ S.
***************************************************
Merhaba,
Olayın altında yatan asıl nedenin,ana dilini konuşma özgürlüğü olduğu kanısında değiliz.Amerika'da yaşayan Çinliler de kendi dillerini konuşuyorlar,ama,federasyon kurma gibi bir fikirleri yok.
Olayı,kültürel mozaik vs.gibi romantik boyutların ötesine taşımak gerekir,diye düşünüyorum.Amaç,Anayasayı değiştirip,federe devlet kurmak.Kimsenin ana dilini istediği gibi kullanmasına karşı olamayız elbet.Ama "maksud"farklı ise iş değişir.Türban ısrarından ne farkı var?Türban,dinini tam uygulamak için mi var?Yapmayınız Sayın Kavukçuoğlu.Bu işler planlı programlı,uzun vadeli düşünülmüş sanırım. BOP-HOP gibi.
Saygımla,
Y.K.
*******************************************************
Sayın Kavukçuoğlu,
55 yılında İstanbul'da doğmuş ve ikamet eden bir Lazım.
Benim 2 anadilim var; Lazca ve Türkçe.
Okuyucunuz K.Y.'ye hak veriyorum. Resmi kurumlarda Türkçe bilen kişilerin başka dilde konuşmalarını gerekli ve doğru bulmuyorum. Ahmet Türk'ün TBMM de Kürtçe konuşmasını, ortamı germe ve inatlaşma olarak görüyorum.
Üyelerin kaçı o konuşmayı anladı? Bir sonraki öneri uluslararası toplantılarda yapıldığı gibi simultane çeviri mi olacak? Niye bu inat!
Hele hele DTP'nin ileri sürdüğü TC'nin kurucu halkının Türk ve Kürt halklarından olduğunun, dilinin Türkçe ve Kürtçe olduğunun yasalarda belirtilmesi gibi önerilere bir Laz olarak hiç mi hiç olumlu bakmıyorum. Aksine fena halde de tepki duyuyorum.
Bir ülkeyi ayakta tutan ortak dil değil midir?
Anayasamızın değiştirilemez ilk dört maddesinden 3. sünde Türkiye devletinin dilinin Türkçe olduğu da belirtilmiştir? Sizce bu neyi ifade ediyor?
Ben Türkiye'de Türkçe dışında öğrenim yapan tüm okullara karşıyım.
Niye yabancı dille eğitim! Örneğin yıllarca yaşadığınız Almanya'da Almanca dışında öğrenim yapan okul var mı?
Fizik Dalında Türkçe öğrenim gördüm, Türkçesini bile çok zor anladım, ya yabancı dille eğitim alsaydım ne anlardım acaba?
Öte yandan, ülkemizde konuşulan her dile saygım var. Çeşitlilik güzeldir.
Keşke Atatürk'ten sonra ülkeyi yönetenler onun kadar ileri görüşlü olsalar ve o ortamı sağlasalardı da Türkçe ve Lazca dışında Kürtçe, Rumca, Ermenice v.b. dilleri de öğrenebilseydim.
Saygılar
Berrin A. E.
******************************************************** Olmadı sayın Kavukçuoğlu olmadı.
1.Kürtler kürtçe plak,kürtçe,şarkı,kürtçe yazı için ne bedel ödemişler!..
2.En önemlisi Ahmet Kaya örneği.Bu örneği verirken lütfen Ahmet Kaya'nın 40 000 insanımızın katili bölücü kürt aponun resmi altında söylediği"apoyu özledim"şarkısını bandını da koysaydınız.
Ahmet Kaya bölücü kürttür.Atılan her adım bölünmeye hızla yaklaşmaktır.
Bu adamın plaklarının TRT de çalınıyor olması acı ancak;sizin bunu savunmanız daha acı.
Bizim de derdimiz bölünmemektir.Sizin gibi yazanlar bölücülüğe isteyerek veya istemeyerek çanak tutmaktadırlar.
O arkadaşımız çok doğru yazmış. Eksiği var fazlası yok.
Keşke teessüf etmeseydi.
Saygı ile kalınız.
CUMOK
Doğan K.********************************************************